Yurttan ‘klişeler’ manzarası
6 Şubat 2014
Dünyaya şöyle bir alıcı gözüyle baktığınızda akıllara yurdum insanını getiren birçok durum söz konusu. Bakın sorun demiyorum, çünkü sorun olmayacak kadar kolay ve kesinlikle gülmekten kendinizi alamayacağınız bir durum bu. Peki bir Türk’ü nasıl tanırsınız? Şimdi, bizim için her zaman gurur kaynağı olan tüm bu özelliklerimizi iftiharla sunuyoruz.
Güdümlü anne terliği
Toplum olarak en belirgin özelliklerimizden biri misafirperver olmamızdır şüphesiz. İlaç gibi gelir kimilerine bu ilgi. Ama kimileri de doz aşımından dolayı zor anlar yaşayabiliyor. Misafir olunan eve, ilk adımınız muhtemelen yarım kalır mesela. Çünkü -genellikle- anne yahut evin bireylerinden herhangi biri, gün içerisinde kafamıza kafamıza yediğimiz terliği misafirin ayağının ucuna bırakmak, hatta yine abartıp giydirmek üzere programlanmıştır.
Sonsuz çay sevgimiz…
Konuya misafirperverlikten girmişken, sonsuz çay sevgimiz ve ikramlarımıza değinmemek olmaz. Emeğe saygı. O kadar hazırlık yapılıyor, biz de bahsedelim. İnce belliye doldurulan taze çay muhabbet açar, muhabbet açıldıkça çaydanlık ocaktan inemez hale gelir. Bu böyledir. Türk insanı günün her saatinde bıkmadan, usanmadan çay içer ve içirir. Bugüne bugün, kişi başı 3 kilo 157 gram çay ile Dünya şampiyonuyuz.
Çay kaşığını çıkarmadan çay içmek: Bir göz çıkarma operasyonu
Yakında bir şampiyonluk da çay kaşığını bardaktan çıkarmadan çay içmek alanında gelecek, çalışmalar devam ediyor. Bu başarı hepimizin!
Damarlarımızda ilmek ilmek:Dantel gerçeği
Bir diğer Türk annesi klasiği: Dantel. Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada da ses getiren ve oldukça beğenilen bir belgesele konu olan danteller, dantellerimiz… Televizyon -tüplü ya da plazma hiç farketmez, fakat tüplü tercih sebebidir-, radyo, bilgisayar hatta yazıcı, koltuklar, sehpalar, mutfak dolapları… Bir evin aklınıza gelebilecek tüm eşyalarının üzerine kendisine yer bulabilen danteller, zamana karşı dimdik duruşuyla torunlarımızın torunlarıyla bile tanışabilecek bir saygınlığa sahiptir.
Ciğere ve çiçeğe hüsran
Ciğerler bayram ediyor aslında tiryakisine göre. Ama çiçekler bu durumdan hiç hoşnut değil. Genlerinde Türklük özellikleri gösteren her sigara içicisinin yapmaktan keyif aldığı saksı dibine kül atma hobisi, anneler ve tabii çiçek tarafından pek de hoş karşılanmıyor. Çözümü ise ne yazık ki hala bulunamadı. Bulunursa yazacağım.
Tiryakide çareler tükenmez
Sigara sayesinde oluşturulan bir diğer düzenek ise, ıslak kül tablası. Çok havalı geliyor kulağa değil mi? Yazın ılık kışın sert rüzgarına aldırmadan içilen sigaranın külleri için geliştirilmiş olan sistem, küllerin atılacağı kaba yerleştirilen makul ölçüdeki bir peçetenin ıslatılmasıyla çalışıyor.
‘Türk milleti zekidir! ‘
“Pratik zeka, yaratıcı fikir denince akla/Tamam şimdi buldum/Hemen onun adı gelir! ” Bir Türk, dünyanın anlamakta zorlandığı pratik zekasıyla günlük hayatında yaşadığı irili ufaklı birçok sorunun üstesinden gelebilir. Sallanan bir masa düşünelim mesela, o boşluğa kağıt sıkıştırıp koymak, gazete kağıdını temizlik ve sofra bezi olarak kullanmak, otoyolda gaz pedalına ağırlık koyup ayağını yormadan kilometreler aşmak ve daha sayılamayacak kadar çok sayıda olan çözümlerin patenti bir Türk’e aittir.
Çal, bir daha çal!
Hiçbir millet yoktur ki konuşmayı bizim kadar sevsin. Zaten mevcut kampanya ve tarifelere bakılırsa net bir şekilde anlaşılır. Güler misiniz ağlar mısınız ama açtığımız zaman kapatmamak için büyük bir mücadele verdiğimiz telefon, ilk çalmasında asla açılmaz. Telefon çalar, başında beklenir, ikinci kez çalar ve sonrasında en az yarım saat kapatılmamak üzere açılır. Her şey usulünce.
Mendil evrimi
Bayramlarda içi para dolu halini hiç kuşkusuz daha çok sevdiğimiz kumaş mendiller vardır. Çoğumuz ilkokula giderken sağ ve sol cebimizde birer tane taşıdık. Yeni nesil de bu yolda ilerliyor, ama güzergah biraz değişik. Çocukluğumuz kokan kumaş mendillerin yerini, şimdi naneli, çiçekli kağıt mendiller aldı. Bundan dolayı, arasına lavanta koyma fikri bile akıllardan en az bir kez geçmiştir diye düşünmüyor değiliz.
Evin reisine yoğurt kovası desteği
Doğalgaz nimeti gelince soba tarihe karışmaya yüz tuttu tabii ama o emektarın da hakkı ödenmez şimdi. Çatır çutur eden sesler, üzerine koyulan demlik, tencere, tellerine asılan çamaşırlar… Düşününce bütün bir evin yükü sırtındadır. Tabii bir de onu taşıyan boruların. Kimi zaman isyan edip “yettiniz, bi’ çekilin nefes alayım üstüme gelmeyin!” diyen boruların böyle durumlardaki yegane yoldaşı da “bir gün lazım olur belki” diyerek saklanmış olan yoğurt kovalarıdır. Bu dahiyane çözüm tabii ki yine bir Türk insanına aittir.
Yanında kalem taşıyıp da o kalemi kullanabileceği bir kağıt, defter vs. bulundurmamakla meşhurdur Türkler. Aniden telefon gelir, not alması gerekir ama kağıt olmadığı için çareyi parada arar. Ajanda gibi kullanılan para sonrasında hiç alakası olmayan bir alışverişte elden çıkar. Gitti not geçmiş olsun. Bunu farkında olmadan yapanlardan ziyade içindeki mizah aşkını paraya taşıyanlar var. Paraya taşıyan derken, bu işten para kazanan değil. Kazandığı paraya mizah ürünlerini döken insanlar, insanlarımız…
Türk’ün dişleri, küçük ev aletlerine karşı
Yaban ellerdeki mucitler düşünüp işleri kolaylaştıracak alet edevat sürmüştür piyasaya. Ama yetişkin bir Türk kendi işini kendi halledebilmeye programlandığı için bu aletlerin hiçbirine dönüp bakmaz bile. İnci gibi dişler, tüm o küçük aletlerin yapacağı işi tek başına yapmak konusunda yetiştirilmiş ve kuruyemiş kıracağı, kapak açacağı, kesme-koparma görevlerini başarıyla yerine getirir. Fakat, hemen ertesinde dişlerde beliren o ince sızı da neyin nesi… Diş mineleri mi mahvolmuş? Bir de dişçi korkusu vardır, o da başka hikayeye kalsın.
Hayvanat bahçesi tadında korna
Millet olarak garip bir hayvan ve müzik sevgimiz vardır. Öyle gariptir ki ikisini bir arada görmeye bayılırız. Bu baygınlığın en iyi yaşandığı yer ise, arabalar. Kedi, köpek, kuş, kurbağa… Canınız hangi hayvanın melodik sesiyle bayılmak istiyorsa aracınızın kornasına bu sesi taktırmanız yeterli. Garipsenmez korkmayın. Sanayideki usta kimbilir kaç kez yaptı bu işi, yadırgamaz. Hatta üstüne çay bile ısmarlar.
Arabalar demişken, onlar sadece müzik sevgimizde değil mesaj verme, içimizi dökme konusunda da en iyi yardımcılarımızdandır. Rakiplerimiz, özgüvenimiz, sevdalarımız, göndermelerimiz… Aklımızdan geçen ne varsa hepsi arka camda ya da arka farların hemen üzerinde farlardan daha parlak bir şekilde yer alır.
Doğalgazın iyice yaygınlaşmasıyla birlikte pabucu dama atılan ama yine de vazgeçilemeyip, “Bir gün lazım olabilecekler” listesinde yer alan tüpler, günlerce haftalarca saklandıkları yerden çıkarılmaz. Ne zamanki hava güzel olur pikniğe gidilir, yahut doğalgazla ilgili bir sorun yaşanır ancak öyle hatırlanır emektar. Gönlünü almak için kullanmak isterseniz ama bu gönül alma işi hiç istenmeyecek boyutlara gidebilir. “Yahu bir şey olmaz, korkmayın” dediniz, duydum. Anladınız çünkü tüpü çakmakla kontrol etmeyin diyeceğimi. Anlarsınız tabii, bizden başka kim yapıyor ki bunu?
Temizlik imandandır, plastik poşet neyden?
Eşyamızı korumaya, temiz tutmaya pek önem veririz. Annelerimizden öyle öğrendik tabii de, bu titizlik halimiz niyeyse elektronik eşyaları korurken bambaşka bir hal alıyor. Temiz kalsın, çizilmesin diye sarıp sarmaladığımız kumanda ve hesap makineleri plastiklerin içinde yaşam mücadelesi veriyor. Biz de, o plastik engelinden sıyrılıp doğru tuşa basma mücadelesi veriyoruz. Maç berabere…
kumanda ve terlik çok komik!