Yeni bir tiyatro: Moda Sahnesi!
4 Kasım 2013
Bahariye caddesi tiyatro ve sinemalarla doludur. Çocukken annem elimden tutar beni götürürdü. Günümüzde bazıları kapatılan bu yerlerin haberlerini aldıkça çok üzülüyorum. Son dönemlerde atıl olan ve kapanmaya yüz tutmuş Moda Sineması için de endişeliydim ki “Kemal Aydoğan ve Ort.” (Biletlerin üstünde böyle yazıyor) orayı alıp muhteşem bir sahneye dönüştürdüler. Moda Sahnesi artık Anadolu yakasının çok önemli bir merkezi!
“Hamlet” ve “Bütün Çılgınlar Sever Beni” oyunlarının prömiyerlerini kaçırınca bir türlü gidemedim. Ben de Palyaçolar Okulu’nu izleyerek Moda Sahnesi’yle tanışmaya karar verdim. Pazar sabahı onda kalkmak için saatimi kurdum çok uzun zaman sonra. Kalktım giyindim kahvaltımı yapıp hemen gittim sahneye. Gözleri uykulu asistanlar paspas yapıyorlardı. Hiç uykusuz ve dünyanın en güler yüzlü insanı Barış gişedeydi yine. O eskiden de gişedeydi. Bu kadronun birlikte çalıştığı diğer tiyatroda. Aramızda gizli bir şifre vardır, o beni görünce “N’aber Barış” der. Ben de “İyiyim Barış, sen nasılsın” derim. Güleriz. Hiç gülmediğimiz olmadı. Evet, genelde gülüyoruz.
Biletimi aldım ve o kadar çok erken gelmişim ki benden başka kimsenin olmadığını fark ettim. Dedim gideyim de boş Kadıköy sokaklarında bir tur atayım. Turumu atıp sahneye döndükten sonra merdivenlerde zıplayan, annesini çekiştiren, birbirlerine vurup kaçan ve hiç durmadan zıplayan çocuklarla karşılaştım. Bilmeyenler için söyleyeyim bir çocuk yorulunca tekrar şarj olma süresi sadece 3 dakikadır. Boşluğa bakarlar, içleri geçmiş gibi sanki. Sonra aniden koşmaya ve takla atmaya başlarlar.
Fuayeye girince çok mutlu oldum. Çünkü hayalimde Moda Sahnesi’nde fuayede oynayacak bir oyun tasarlamak vardı. O yüzden duvarların boyası çok karakteristik olmamalı ya da sabit eşyalarla dekore edilmemeliydi. Tam istediğim gibiydi. Yarın provaya başlayabilirim.
Neyse efendim yavaş yavaş sağdan soldan prömiyer heyecanıyla Moda Sahnesi’ni yaratanlar geçmeye başladı. İrfan Varlı yürüdü sahne tarafına doğru, Selçuk Aydoğan ile selamlaştık. Sonra Timur Acar’ı gördüm. Ortada bir tek Kemal Aydoğan yoktu. Olmaz olur mu. O da bir köşeden çıktı sonunda. Ben kendisinden çok korkuyorum. Röportajlarını okuyunca, twitterdan takip edince kafamda zor bir tiyatro adamı oluştu. Yani olur da bir gün selam verme hatasında bulunursam senin burada ne işin var çabuk toz ol diyebilir. Oyununuzu çok beğendim dersem, “doğrudur” diyip arkasını dönebilir.
Bütün bu heyecan ve korku dolu dakikaları geride bıraktıktan sonra salona girdim. İnşaat halindeyken görmüştüm en son. (Neyse ki o gezmeye geldiğim gün Kemal Bey orada yoktu. “İnşaat işte! Ne diye geldiniz beyefendi?” diyebilirdi.) Oyunun başlamasına kalan beş dakikayı sahnenin her tarafını inceleyerek geçirdim. O kadar güzel olmuştu ki, her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü. Mesela çocuk izleyiciler rahat etsin diye ön sıralardaki katlanabilir sandalyelerin yerine minderler yerleştirilmişti.
Sahne dekorunun içindeki kapı açıldı ve palyaçolar birer birer sahneye girmeye başladı. Oyun başlamıştı! Bugüne kadar sahneye koyduğu tüm oyunları izlemiş olan biri olarak, Kemal Aydoğan’ın dinamik ve eğlenceli rejisiyle çocuklarla beraber bir saat boyunca durmadan güldük. Hatta bazen çok abarttık, çocuklar dönüp bize baktılar. Palyaçoların öğretmeni rolünde Barış Yıldız ekoseli ceketi ve aynı kumaşla kaplanmış kocaman defteriyle sahnede çok güzel duruyordu. Palyaçolardan çok onun oynadığı karakter beni eğlendirdi diyebilirim. Öykü Esendemir, Onur Şirin, Tanju Girişken ve Yusuf Demircioğlu de çok dinamik bir oyun sergilediler. Aygül İleri’nin sahne tasarımını da çok beğendim.
Şimdi sabırsızlanıyorum diğer iki oyunu izlemek için. Konserler de oluyormuş sahnede. Geçen gün Büyük Ev Ablukada sahne almış. Hiçbir şeyi kaçırmamak lazım.
İnternet sitelerini takip edebilirsiniz: http://modasahnesi.com/
Uzun yıllar boyunca keyifli oyunlar izleyeceğiz! Haydi hemen siz de Moda Sahnesi’ni keşfedin…