Tuğrulizm ve TRT
23 Eylül 2013
KAYDA GEÇSİN!
Tuğrul İnançer , TRT ekranlarından atış serbest formatında programıyla gündem olurken epey düşündürüyor , asıl gaye zaten bu mudur bilemem.
İnançer’in toplumsal cinsiyet düzenimizin değişime açık olup olmadığı sorununu dile getirdiği bir hakikat.
Tuğrul Bey’in sözleri erkek tahakkümünün toplumumuzda artık sakınılması , kınanması gereken bir olgu olduğunun anlaşılması bakımından çok faydalı.
Kadını güç ve sorumluluktan , belirleyici olabilecekleri sanayii, finans ve politikadan uzak tutan ve erkeklerin ağırlıklı yer aldığı bu alanların kendisine verdiği toplumsal , geleneksel avantajı pek güzel kullanıyor Tuğrul Bey , ve nezaketten de epey ırak bir dille .
‘Ben’ im diyor başka şey demiyor, ada vapuruyla yarışan Homongolos misali , çağdaşlaşma ve değişim çabalarında Türkiye’ye kafa tutuyor , yarışıyor ve bunu çok sıradan biçimde yapıyor ,kadın üzerinden ki bu kendisinin ‘entellektüel karizma’ sını yerle bir etmiş durumda .
Kadınlarla erkekler arasındaki hiyerarşik mesafeyi hatırlatıyor Tuğrul Bey , ama inanç referanslı konuşmalarında kadınların hala en riskli ve geçiciliği en yüksek işlerde çalıştıkları hakikatini hiç olmazsa vicdanen dile getirebilecekken , heyhat ne gezer …
Konuşmaları ‘ben’ merkezli ve kendi aile yapısından örneklemeden ibaret olduğu için aslında çok ciddiye almamak lazım ancak şahsen ciddiye alıyorum çünkü TRT ciddiye almış program yaptırmakta … Bu durum son yıllarda açılım yapan TRT kurumuna hiç yakışmıyor , ya da müthiş bir akılla bu konuda tartışma açılsın stratejisiyle hareket ediyorlar ama görüntü ‘Hadi bu da kontenjandan olsun , konuşsun’ gibi duruyor.
Tuğrul İnançer bir nevi TRT’mizin prime time soap operası halinde.
Erkeğin yükünü almak için , çocukları için kurban olmayı seçmiş çalışma hayatının içindeki , dışındaki kadınlar , erkeklerden farklı olarak zaman zaman bedelini özel hayatlarında ödemekteler.
Buna boşanmalar, evlenmemeler, geç evlenmeler, çocuklar ve eşleriyle yaşanan sorunlar, iş hayatlarında ki mücadeleler ve uğradıkları şiddet, yaptıklarının değersizleştirilmesi dahil…
‘Tuğrulizm’ in bu kısım umuru değil.
Eşine eş demezmiş, zevce dermiş, bize ne, ne derse desin ‘tatlışko’ ‘tontinik’ dese kamu yayıncılığı yapan TRT’nin itirazı mı olacak , ya da kamunun ?
Aslında İnançer çok önemli değil , kimleri neler söylerken dinlemeye alıştık, bir İnançer mi fazla diyebiliriz ama Kamu Yayıncılığı ve TRT çok önemli.
TRT’nin paradoksu ; değişimini İnançer’in bu tür söylemleriyle ‘görece değişim’e feda etmesi oldu , hala kadınla erkek arasındaki geleneksel ayrıma prim veren konuşmalara tek taraflı yer vererek , ve İnançer’in hüküm cümlelerine itiraza fırsat vermeyerek .
TRT’mizde Tuğrul Bey’in fikirlerine itiraz edilmeyen , tartışılamayan İnançer programları izliyoruz , niye ?
İnançer’in karşısına ‘Eril toplum ‘ çalışmaları olan çok değerli insanları koyabilirlerdi , Tanıl Bora, Bahadır Türk, ilk aklıma gelen isimler, Ege Üniversitesi’nin de bu konuda çalışmaları var eminim diğer üniversitelerimizde vardır , ve bu eril , erkek, maço toplumu tartışmanın tam da zamanıdır , bilhassa yeni Anayasa hazırlanırken…
Tuğrul Bey’in konuşmaları duydukça insan yeni hazırlanan Anayasa’da kadın var mı sorusunu sormadan , kuşkusunu duymadan edemiyor.
Malum İnançer aynı zamanda bir hukukçu , lakin düşünceleri itibariyle iyi ki Anayasa hazırlıklarında yer almıyor, yoksa Yeni Anayasa’nın dibacesi şöyle başlayabilirdi;
‘Kadın erkeğe eş değildir , zevcedir. Hamileler sokakta gezemez. Arabada eşinin yanında oturur.
Bunu yazan Tuğrul , TRT’de oturur.
Allah için maçoydu filan ama Kadirizm daima kadından yanaydı , filmleri ortada .
Ama Tuğrulizm çok korkutucu, ürkütücü , Sayın İnançer komik olabilir ama söyledikleri komik değil.
Sevgiyle…