Tolga Örnek Senin Hikayen’i anlatıyor
9 Aralık 2013
Devrim Arabaları, Kaybedenler Kulübü ve Labirent filmleriyle tanıdığımız Tolga Örnek’in yeni filmi “Senin Hikayen” 27 Aralık’ta vizyona giriyor. Timuçin Esen, Selma Ergeç ve Nevra Serezli’nin oynadığı, çocuk sahibi olmanın aşka, evliliğe ve ebeveynlerin psikolojisine olan etkilerinin anlatıldığı filmi, yönetmeni ve senaristi Tolga Örnek ile konuştuk.
Tolga Bey, daha önceki filmlerinizde de gerçek hayata ilişkin duygusal tatlar mevcuttu; ama sanırım “Senin Hikayen” daha da duygu yüklü bir film. Öncelikle bu öykü nasıl ortaya çıktı onu öğrenebilir miyiz?
Bu öykü eşim hamile kaldığında oluşmaya başladı. Hem bizim, hem de bizden önce arkadaşlarımızın yaşayıp bize anlattıkları, bana böyle bir filmin ilginç olabileceğini gösterdi. Çocuk doğurma kararı, hazırlık süreci ve sonrasında anne ve babalık rollerini ve sorumluluklarını öğrenen karakterler üzerine çok fazla yerli film izlememiştim; o yüzden iki jenerasyonu aynı anlatan, duygusal, yer yer gülümseten bir konuyu filmleştirmek beni heyecanlandırdı. Ayrıca genelde filmlerde evlilik sonrası aşk işlenmiyor, ben bir de buna dokunmak, herkese yakın olabilecek, dokunacak, samimi bir film yapmak istedim.
Gelibolu, Hititler gibi birçok belgeselde imzanız var. Belgesel tecrübenizin kurmaca filmlerinizde nasıl bir etkisi oluyor. Gerçekçiliği yakalamakta avantaj sağladığını düşünüyor musunuz?
Olabilir. Belgeselden gelen doğruyu aramak, doğruyu bulmak, gerçeğe saygı duymak gibi alışkanlıklar herhalde seçimlerimi ve çalışma tarzımı belirliyor diye düşünüyorum. Ayrıca belgesel çok araştırma ve uzun hazırlık gerektiren bir dal olduğu için bu hazırlık dönemlerinin çektiğim dramatik fimlerde çok faydasını görüyorum. Sete çıktığımda işin lojistik ve teknik tarafını büyük ölçüde hallettiğim için oyunculara ve duygulara odaklanabiliyorum.
Filmografinizde farklı türler, farklı konular görüyoruz. Labirent gibi daha aksiyon ve polisiye odaklı, Devrim Arabaları gibi gerçek bir öyküye dayanan dram ağırlıklı, Kaybedenler Kulübü gibi de yine gerçek hayata yaslanan yaşamın komik ve dramatik yönlerini ortaya çıkartan filmleriniz var. Bu listede “Senin Hikayen” nasıl bir yerde konumlanıyor?
“Senin Hikayen” aslında yaklaşım ve anlatım dilinde Kaybedenler Kulübü’ne benziyor. Ama daha duygusal, yer yer daha komik ve daha geniş bir kitleye hitap ediyor gibime geliyor. Film çıkınca doğru mu hissediyorum hep beraber göreceğiz.
Sizden ileride daha farklı türlerde filmler görebilir miyiz? Asla böyle bir film yapmam dediğiniz türler var mı? Örneğin korku vb.
Korku tarz olarak bana uzak. Herhalde bir korku yapmam zor. Ama psikolojik bir gerilim yapmayı çok istiyorum. Tarihi epik de yapmak isterim.
“Senin Hikayen” filmi bebek sahibi olmanın ortaya çıkardığı psikolojik ve maddi sonuçlar üzerine bir film. Siz bir baba olarak çocuk sahibi olmanın hayatınızda neleri değiştirdiğinden bahsedebilir misiniz?
Çocuk sahibi olmak insanı disipline ediyor ve daha odaklı ve dikkatli yaşamanızı sağlıyor. Hayatınıza güzel bir düzen geliyor, her boş dakikanızının kıymetini biliyorsunuz. Duygusal olarak da insanların size yıllarca anlattığı ve sizin hep “tabi tabi biliyorum” dediğiniz ama yaşadığınız anda aslında hiç de tahmin edemediğiniz büyük bir sevgi katıyor. Hayat güzelleşiyor ve çocuğunuz sayesinde yaşamla ilgili her gün gördüğünüz ama fark etmediğiniz güzellikleri çocuğunuzun gözünden tekrar keşfediyorsunuz. Galiba yeniden doğuyorsunuz.
Timuçin Esen ile daha önce Labirent filminde de çalıştınız. Oradaki rolü daha farklı olsa da kendisi “Senin Hikayen” filmindeki gibi benzer rollerde daha önce ustalıkla oynamıştı. Selma Ergeç ise bildiğim kadarıyla bu türde bir işte pek yer almadı. Siz bu ikilinin performansını nasıl buldunuz?
Ben ikisini de hayranlıkla izledim ve performanslarından çok etkilendim. Ayrıca, uzun zamandır ekranda bu kadar “gerçek” bir çift izlemediğimi fark ettim. Onları izlerken ben bile onları evli ve bir birine aşık iki insan olarak gördüm. Hem bireysel hem de beraber olarak performansları o kadar derin, samimi ve etkileyici ki onları izlemeye doyamadım ve doyamıyorum. Bence izleyenler de onları arasındaki uyumu çok beğenecek.
Oğlunuz Derin’i de sanırım filmde oyuncu olarak göreceğiz. Oğlunuzu yönetmek nasıl bir his? Gelecekte oyuncu olmasını ister misiniz?
Oğlumla çalışmak tabi ki hayatımın en güzel anılarından biri. İkimizin bir ortak projesi var artık. Yıllar sonra kendini izlediğinde ne hissedeceğini çok merak ediyorum. Derin’i yönetmek çok keyifliydi ve bana oyuncu yönetimiyle ilgili çok önemli dersler verdi. Bir oyuncuyla samimi, dürüst olmanın, o oyuncunun performansı için gerekli ve doğru ortamın hazırlanmasının ne kadar önemli olduğunu Derin pekiştirdi benim için. Onu yönetmek ve oynarken izlemek beni çok gururlandırdı.
Teşekkür ederim Tolga Bey…
Ben teşekkür ederim.
Röportaj: Turgay Özçelik