Sahibini Severken Öldüren Ayılar
8 Haziran 2013
Kayda Geçsin
12 Eylül ‘ün hışımla üzerimizden geçtiği günlerde Ahmet Uğurlu ile kurduğumuz ‘Karşı Tiyatro‘ dan sonra ekranlara taşıdığımız ‘Herşeye Karşıyız, Karşı Show’ izleyicilerinden bazıları o zaman çocuktular, şimdi gururla görüyorum ki meydanlarda karşı durma haklarını kullanıyorlar.
Bize, ‘sizin Karşıyız Karşı Herşeye Karşı ‘yı izleyerek büyüdük’ sözleri,
sevgi, saygıyla sarılmaları çektiğimiz ve korkarım daha da çekeceğimiz sıkıntılara değmiş dedirtiyor.
Ekranlarda ‘Karşı olmanın değerli dostları‘ diye başlardık, bugün de;
Karşı olmanın eski dostları diye başlayalım yazmaya.
Ve kayda geçirmeye.
Görmezden gelmek, yok farzetmek maalesef medyamızın çok fena bir huyudur, ilk defa olmamaktadır lakin bu sefer dünyanın gördüğünü görmeyince fena çuvalladılar.
Yoksa yeni bir olgu değildir, hep kendilerinden bahsetmeyi, kendi imalathanelerinde ürettikleri oyuncakları görmeyi, kendi dışlarında olan biten her ne olursa olsun, kitaptan, şarkıya, filimden , televizyona ne varsa işlerine gelmeyeni görmezden gelmeyi her zaman tercih etmişlerdir.
Ama bu sefer ABD ‘nin gördüğünü göremeyince işler karıştı, Allah için ABD siyaseti dünyada hoşumuza gitmeyen ne yaparsa yapsın halkının çok önemli, vaz geçilmez değeri ‘American Value’ larından biri olan ‘Freedom of Speech‘ yani ifade özgürlüğü noktasında bizim medyamızla yolları ayırıverdi.
Bazı şaşkınlar, Amerikan Büyükelçisini olayları doğru yansıtmamakla suçladılar, pes! CNN International’ı Amerika’nin Türkiye Büyükelçisi Riccardone Ankara’dan mı idare ediyor, yok artık daha neler.
Komplo teorileri tamam zihin açarda bu kadarı işi okuyamamak ve luzumsuz gururdan, kibirden ‘Kendim ettim kendim buldum’ diyememekten olsa gerek!
CNN Türk penguenlerden bahsederken CNN International Taksim olaylarını takır takır verdi.
Penguenler hepimizin sabrını taşırdı.
Bu bağlamda Enver Aysever ‘de maalesef beni hayal kırıklığına uğrattı, Sermiyan Midyat’ı Penguen olayıyla alay ettirerek işi pişkinliğe vurması , olayları evcilleşirmeye çalışması kaliteli mizahtan uzak olduğu kadar, duruşu olmayan bir tavırdı Enver’ciğimin tarzına hiç uymadı.
Nazlı Ilıcak’ın ise kanalı müdafaa ederken, yayından sorumlu kişinin adını vererek ters vuruşları ayrı bir ‘hard nose’ ‘ pişkinliğin daniskası’ vakasıydı.
NTV’nin başı Cem Aydın ise ‘Dengesizlikler içinde denge sağlamak’ sözleri koskoca bir Tv yöneticisi için acıklıydı, bakalım bu kadrolar işlerine devam edecekler mi?
Markasını kullandıkları CNN onları meslektaş sayacak mı?
Merakımızı kayda geçirelim.
Sonuçta, Halk TV haber verme kabiliyeti olan , insanların fikir özgürlüğüne saygı duyan bir yayın yaparak yöneticisi Hakan Aygün’ü yüceltti , ya da Hakan Aygün Kanalını yüceltti veya Cem Aydın, Barış Tünay habercilik inisyatiflerini doğru kullanmayarak Hakan Aygün’den medya starı yaratıp kabiliyetsiz zengin çocuklarına döndüler , çünkü Aygün ve Halk TV’nin imkanları diğerlerine kıyasla içler acısı.
Kıl dökücü krem reklamıyla ayakta duruyorlar ve biz izleyiciler kıllı kol görmek pahasına onları izledik, izliyoruz.
Tüy dökücü kremi de, medyamızın bu tarihi dönemecinde, penguenlerle birlikte kayda geçiriyoruz.
Satir, eleşitiri, hiciv olmadan tıpkı ülkemizde olduğu gibi mizah güdükleşir, iktidar hoşgörüsünü kaybeder ve halk fena halde sıkılır ve tıpkı Taksim olaylarında olduğu gibi Mizah’a el koyar!
Ve mizah yeniden patlar.
Taksimde meydandakiler parka, ağaçlara, fikir, söz özgürlüğüne olduğu kadar ölmek üzere olan mizaha da sahip çıkmışlardır.
BJK Çarşı grubu yanlışlara karşı durabilmenin, dayanışmanın ruhunu diriltmekle kalmadılar,
Unuttuğumuz mizahı da ayağa kaldırdılar.
Feministler hiç alınganlık yapmasınlar, mahalle kabadayılığı kabalığın yerine kadına kıymet vermenin, delikanlılığın kitabını yazdılar.
Nankörlük etmeyelim ‘Çarşı’yı kayda geçirelim.
Mizah demişken CNN Türk’de Akif Beki’nin ‘Mizaha hoşgörü geçici süreyle Taksim’de geçerli’ uyarılarından beri durup düşünmekteyim.
Bu nasıl sözlerdir, CNN Türk bu kadrolarla nasıl devam edecek acaba?
Ekranlarda siyasi mizahı yok eder, yasaklarsan, meclis dışı, politik, güçlü bir mizahın temelleri atılırmış hemde apolitik, bağımsız halk tarafından.
Beki anlamış gözükmüyor ve aba altından da sopa gösteriyor .
Geçici bir süre hoş görü gösterilecekmiş, bana sorarsanız hiç gösterilmedi, bundan öte ne yapacaklar acaba kafamızı mı kıracaklar, biber gazı mı sıkacaklar? Yoksa işsiz mi bırakacaklar.
Kayda geçirmeye devam edelim,
Başbakan’ın İmam Hatip Lisesinde ‘Edep’ üzerine konuşması, edebe bir davet uyarıydı. Elbete konuşma İmam Hatip’lilerle sınırlı kalmamalı, kaldı ki onların edepsizliklerini görmedim ama Tayyip Bey’i sevdiği şüphe götürmeyen Beki ve yandaş medyacıların ağızlarından hemen her gün ekranlarda demokrasi edebine hiç uymayan öyle sözler duyuyorum ki bazılarını sizler için kayda geçirdim.
Bakın ‘Tayyip Bey’e laf ettirmemciler’ ağızlarından çıkanları duyuyorlar mı acaba, neler dediler:
Sabah haber sunan bir tanesi iyice coştu, gene yanlış anladığı ne varsa sıraladı ve sonunda ‘Babam benim dönerci, ne olacak şimdi’ demez mi!
Ekran başında irkildim vallahi beni döner bıçağıyla biçecek diye, zaten boyu döner bıçağı uzunluğunda.
Ona kimse baban ne iş yapıyor diye de sormadı, sormamız imkansız zaten evde oturup dinliyoruz nereden duyacak.
Gelelim bir araştırma şirketinin başı Ak Partili bir beyefendiye, kendisi aynı zamanda demokrat, Boğaziçi mezunuymuş, soran olmadı ama kendi anlattı eşiyle Taksim’e gitmiş zaten oğlu da bir gece önce oradaymış ama meydandakilerin konuşma tarzlarından çocuk rahatsız olmuş pek kibar terbiyeli bir aile belli, lakin üç dakika sonra ‘bizim oralarda bir laf vardır, şalvarının ağını ovuşturuyor’ derler diye başlamaz mı, arkadan ‘Elin gavuru‘ filan derken ağzım açık kaldı, dahası var uzatmıyorum kamu yayıncılığı yapan kanallarda bu sözler bu kadar rahat kullanılır mı? Adam cezve gibi kanal kanal geziyor.
Ya ROKTV ‘de Rasim Ozan’ın ‘Boynuzlu Holding’ sözleri edepli mi? Kamu yayıncılığına yakışıyor mu? Söz konusu Holdingle ilgili söyleyeceğin varsa belge, bilgi paylaş ama ‘Boynuzlu Holding’ ancak komedi filminde para verip izlemeye gidenlere söylenir kamu yayıncılığında değil.
Bütün yandaşlar mevsim normallerinin üzerinde cerbeze halindeler.
Kendilerini anlatıyorlar, bir şeyler ispat etmeye çalışıyorlar adeta aralarında yarış edercesine başbakana yaranacağız diye edep dışı haller alıyorlar.
Acaba diyorum bu marjinal durumları 2. dönemlerini dolduran milletvekilleri yerine kendilerini aday olarak görmelerinden mi ?
Edepsizlik diz boyu, bunları metroya bindirip 24 saat ‘edep anonsu’ vermek lazım.
İlginç olan; hepsinin ortak noktası Tayyip Bey’i çok sevmeleri, saymaları.
Sahibini severken öldüren ayı gibiler.
Sayın Başbakan’ı hafife aldıklarınında farkında değiller, yedirmezlermiş, Başbakan zaten demir leblebi yemeğe kalkanın dişi kırılıyor kimseye ihtiyacı yok Maaşallah.
Bu edepsizleri, ve edepsizlikleri kayda geçirip Başbakan’a havale ediyoruz.
Polisimize gelince kullandıkları şiddet anlaşılır gibi değil, nerede ise benim zamanımın Fruko’ları beyefendi kaldılar .
Onların her şeye rağmen kaynak yapan provakatörlerden farkları vardı, saniyen sağcı solcu fark etmezlerdi, solcular yakalandığında ‘Aman iyiki geldiniz yoksa bizi solcular fena dövecekti’ derdik ‘Bu çocuklar vatansever sağcılar ‘ diye bizi serbest bırakırlardı.
Ve Taksim olaylarının baş kahramanlarını kayda geçirelim:
Meydanlara inen halk Taksim olaylarının kahramanlarıdır, bu olaylar hiç bir sanatçının önderliğinde başlamadı , meydanlarda yüzbinleri toplayan Nanni Moretti yok aralarında, katılmaları elbette saygıdeğerdir, kendi seçimleridir ama hepsi bu.
Bundan reklam çıkartma, meydanın sözcüsü olma, nasihatlar çakma, bildiriler yayınlama kendi bilecekleri iştir meydanda dövülmeyi, sövülmeyi göze alan halkın yanında en büyük ‘star’ ların şöhretleri silik gölgelerdir .
Taksim olaylarını siyasetçilerin ve en fazla İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığına talip olanların iyice düşünmesi gerektiğini de kayda geçirelim.
Kafama yumurta yedim diye yeri göğü inletip, çoluk çocukla didişen bir siyasetçi eğer İstanbul Belediye Başkanı olsaydı acaba nasıl hareket ederdi?
İstanbul sosyete sergileri, açılış, kapanış güzelliklerinden ibaret değil.
İstanbul herşeyden önce muhteşem bir karmanın oluşturduğu yüzyıllara dayanan bir fikir, evet İstanbul bir fikirdir.
İstanbul’un bir fikir olduğundan habersiz bir milletvekili son günlerde İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığına heveslenmiş fena halde kulise başladı.
Ona söylenebilecek tek söz ‘Yiğidim aslanım sen yumurtadan korkuyorsun da İstanbul’a belediye başkanı olmaktan nasıl korkmuyorsun?’
Taksim olaylarının ardından, Abdo’yı ‘kırk katırla mı kırk satırla mı’ öldürdüler gibilerinden, sopayla kafatası kırılarak mı yoksa kurşunla mı öldürüldü tarzında tartışmalarının edepsizliğini de kayda geçirelim.
Balerin kızımızın kalça kemiği kırıldığı, gözünü kaybedenlerin, beyin kanaması geçirenlerin olduğu bir ortamda ikide bir ‘Wall Street’ örneği verenlerde edepsizdir.
ABD’nin fikir özgürlüğünü örnek almıyorsunuz da Wall Street’de öldürülen 17 kişiyi mi örnek alıyorsunuz, tamamlamaya niyetiniz mi var yoksa, edep yahu denir böylelerine.
Kaldı ki bu onaylanmış bir bilgi değil.
Yeni hükümet sözcüsü Nagehan Alçı, olağan şüpheli cemaati yazısında hedef göstermiş bulunuyor; o da hayırlısıyla doğum iznine çıksada Ak Parti yeni bir sözcü bulsa.
Eşine alıştık, Rasim’dir ne dese yeridir deyip geçiyoruz.
Askeri vesayeti kaldırdık diye övünen iktidar partisinin İstanbul’un simgesi parka tarihte kimse için iyi anısı olmayan ‘Topçu Kışla’sını tekrar inşa etmek fikrinin peşinde koşan akademisyenlere de yazıklar olsun.
Sivilleşmenin simgesi Taksim’ e Topçu kışlası ne mana?
Zaten ramazandan ramazana top atılıyor, illa oradan mı atılması şart.
Bir topçu kışlasıdır gidiyor. Sanki, Napolyon’un topçu alayı yeni zaferden döndü açıkta kaldı.
İstanbul’un balkonu olan Taksim’de manzarayı kapatan kazulet binaları ortadan kaldırmayı öneren yok, illa Topçu kışlası tutturuldu.
Tarihi binaymış! Replikasını yapmanın ne değeri var?
Sonra her tarihi binayı yeniden yapmaya kalkarsak pılıyı pırtıyı toplayıp başka memlekete taşınmamız gerekir.
Her tarihi binayı eski yerine, haline koyacaksanız camiye çevrilen kiliselere de aynı uygulamayı yapmayı düşünüyor musunuz?
Ak Parti ve Başbakan çok kalp kırdı, herşey para zannettiler.
Bu millet Ecevit’i de çok sevdi, yokluklarla geçti dönemi, bazı kalpleri de kırmış olabilir lakin hiç edep dışı davranışı olmadı.
Ben Kadıköylü’yüm; bir gün, çalışma ofisinden Beşiktaş’ta vapurdan inen Kadıköylü’leri gözetleyip arkalarından konuşan bir Başbakanım olacağı hiç aklıma gelmezdi.
Biz Kadıköylü’ler sokağa duş, abdest almadan temiz çamaşır giymeden çıkmayız, hani olurda sokakta emri hak vaki olur yırtık donla rezil olmayalım diye.
Bizler rengarenk Sümerbank basmalarından entarilerle, kandil simitleri, fener alayları, noel yumurtaları, paskalya çörekleriyle büyüdük.
Biz Kadıköylü’yüz, edepli olmanın ta kendisiyiz.
Ak Partililer; Kadıköy dahil Türkiye’yi habire anlatmak yerine anlamaya çalışsanız ne kaybederdiniz?
Halbuki ben oy vermesemde o benim başbakanım diye düşünüp , anlamaya çalışıp saygıda kusur etmedim hiç Sayın Tayyip Erdoğan’a, hatta Mehmet Barlas yanağından makas aldığında, üzüldüm.
Ona bu muameleyi çok laubali ve saygısızca buldum.
Hata etmişim.
Sayın Başbakan’ın Barlas’lar göz bebeği.
Biz Kadıköylü’leri sevsin saysın, arkamızdan konuşmasın diye yanağından makas alamayız ki, edebimiz müsait değil.
Faiz, dış mihrak filan bahane, bunları yeni mi fark ettiniz gereğini yapaydınız halkı itip sümmeğe neden midir bunlar.
Faiz lobisiyle ne alakası var meydanlarda ki çocukların, tam da istendiği gibi elinde bilgisayar olan çocuklar, gençlik.
Sustum hep, ama iş meydanlarda ki evlatlara gelip dayandı, artık susmayacağım.
Bundan böyle bir söyleyen bin işitir, demokrasinin edebine saygı isterim, çocuklara dokunmak yok.
İşini beceremeyenler görevden alınmalı.
Ben kimim ki koskoca Başbakan’ın Ak Partinin koskoca teşkilatının karşısında; bunu filmimde anlatacağım Allah nasip ederse.
Çocukken teyzem çiftliğinde yaramazlık yaptık arıkları tıkadık diye kuzenlerimle beni ahıra kapattıydı ceza olarak.
Çok sinek vardı bizde DDT sıktık, ama sineklere bir şey olmadı ahırda ki koca at DDT’den devrildiydi. Ayran filan içirdik kendine getirdik o güzelim atı.
O gün anladım ki koskoca küheylanı yere seren DDT küçük sineklere hiç bir şey yapamamıştı, hayatımın dersi oldu bana.
Sinek olmanın gücü büyüktür.
Kalbi kırık yaşlı sineğinizden