/ /

“Nuri Bilge Ceylan’ı 3 kez reddettim”

3 Haziran 2014

Duygu Serin

Haluk Bilginer, önemli bir itirafta bulundu. Sanatçı, işlerinin yoğunluğu nedeniyle Nuri Bilge Ceylan’a bu film için 3 kez “Hayır” dediğini söyledi. Bilginer olayı şöyle anlattı: “Ben Nuri Bilge hayranıydım zaten. Bütün filmlerini izlemiştim. Ama ben neredeyse bu filmde olamıyordum. 3 kere “Hayır” dedim çünkü tiyatro sezonunun tam ortasıydı. Filmin çekim programı yapılmıştı ama ben “Gidemem, İstanbul dışına bu dönemde çıkamam” dedim. Sonra sağolsunlar benim programıma uydurdular çekimleri.” Bunun üzerine Demet Akbağ da “Az daha Oyun Atölyesi’nde çekecektik filmi. Haluk’un bütün hayatı burada geçiyor. O yüzden biz eğer uygun olamasaydı Oyun Atölyesi’ni Kapadokya’ya çevirecektik” diyerek espri yaptı.

‘ÇOK DÜRÜST VE ÖZELEŞTİRİSİ BOL BİR FİLM’

Filmde Orta Anadolu’da bir otel işleten eski bir aktörü canlandıran Haluk Bilginer “Senaryoyu ilk okuduğumda çok dürüst ve özeleştirisi bol olan bir senaryo olduğunu düşündüm. Okuduktan sonra kutladım Nuri Bilge’yi. Seyrettiğim sonuç ta aynı okuduğum senaryo gibiydi, çok dürüsttü, çok güzeldi.”diyor. “Nuri Bilge’nin de dediği gibi filmin ne hakkında olduğu bilinsin istemem ama insan hakkında, insanların türlü halleri hakkında olduğunu söyleyebilirim. En önemlisi çok evrensel bir konu. Türkiye’de geçmesi şart değil, dünyanın herhangi bir yerinde geçebilirdi. Çünkü Nuri Bilge, günlük olanı, kendi ülkesinde olanları değil de evrensel olanı anlatmanın peşinde. Bu film 20 yıl sonra da, 50 yıl sonra da seyredilecek. ”

Haluk Bilginer’e göre Aydın karakteri hepimize ayna tutuyor. “Aydın’ın yapmak istediği bir şeyler var. Fakat yapamıyor. Çünkü yeteneği, isteği ve enerjisi o kadar. Ama bahanesi çok yapmamak için. Onun için Aydın kış uykusuna yatmış. Ama çok biliyor. Ama yapamıyor. Necla ve Nihal de öyle. Onlar da başka şeyler yapmak istiyorlar ama yapamıyorlar. Gitmek isteyip de gidemeyenlerin, yapmak isteyip de yapamayanların hikayesi.”

‘SESSİZLİĞİN MÜZİĞİNİ BESTELEMİŞ’

Filmde Aydın karakterinin eşinden boşanmış kardeşi Necla’yı canlandıran Demet Akbağ’a göre film “tadından yenmez bir şölen” gibi: “Bu filmle ilgili bana sorulacak en zor soru “Filmin konusu nedir?” Klasik bir cümle etmek istiyorum. Anlatılmaz yaşanır denir ya, bu karakterler ve bu film anlatılmaz, seyredilir. Ancak o zaman bu felsefi diyalogların, insanların içini didik didik ettikleri, kendilerini paraladıkları durum ortaya çıkabiliyor bu 3 karakter aracılığıyla. Aslında Aydın, Nihal ve Nejla hesaplaşıyorlar kendileriyle, vicdanlarıyla, geçmişleriyle, ne olduklarıyla, ne olmak istedikleriyle, dürüst olmayan yanlarıyla… Dürüst olmayan yanlarını o kadar ortaya çıkarıyorlar ki işte orada da yönetmenin ve yazarın dürüstlüğü ortaya çıkıyor. Çünkü gerçekten birbirlerine hiç söylenmeyecek şeyleri söylüyorlar. Bazen sustuklarında söylüyorlar, bazen konuştuklarında söylüyorlar. Böyle olunca tadından yenmez bir şölen çıkıyor ortaya. Bir de Nuri Bilge sinemasını iyi bilenler ne kadar yalın ve gerçeğe en yakın durmak istediğini de iyi bilirler. Dolayısıyla bu film doğallığın, yalınlığın filmi gibi. Nuri Bilge adeta sessizliğin müziğini bestelemiş.”

‘BÜTÜN KARAKTERLER ÇOK İNCELİKLE YAZILMIŞ’

Filmde Aydın karakterinin genç karısı Nihal’i canlandıran Melisa Sözen “Nihal, bütün inceliklerine kadar yazılmış muazzam bir karakterdi.” dedi. “Kendimizle ilgili hep dışarıya yansıttığımız, kendi menfaatlerimizi biraz göz ettiğimiz, vicdanlarımızı rahatlattığımız ve kafamızda yarattığımız doğrunun, ya da olmak istediğimiz kişinin içini doldurmaya çalışırız ama içimizde aslında başka bir yangın ve çelişkiler vardır. Nihal’de de aynı şeyleri hissettim. Bizim saklamak istediğimiz ya da olmaya çalıştığımız her şeyin “aslında”sını karakterlerin hepsinde görüyoruz. Bunların bu kadar incelikli ve dürüst yazılmış olması muazzam bir şey. Nuri Bilge’yle çalışmak da muhteşemdi. Benim için çok özel bir deneyim oldu. ”

“3 SAAT 16 DAKİKANIN NASIL GEÇTİĞİNİ ANLAMADIK”

Filmin başrol oyuncuları, filmin 3 saat 16 dakikalık süresiyle ilgili de yorumlarda bulundu. Demet Akbağ, “Öyle bir film ki o 3 saatin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Bir an bile gözünüzü kırpmadan izliyorsunuz. Bu kadar uzun filmlerde sıkılmanız, bir an ilginizin dağılması çok muhtemeldir ama bu filmde hiç öyle olmuyor. Bir de ben çok acımasızımdır. Hiç öyle “aman bu film de bizim çocuğumuz, biz içindeyiz, objektif bakamıyoruz” filan yapmam. Neyse duygularım belli ederim. Ama bu filmi sanki ben hiç oynamamışım gibi seyrettim. Öyle içine girmişim ki karakterlerin film bitti ve yanımdakine “Bitti mi?” dedim. Bir o kadar daha olsa izlerdim.”

“SIKILMANIN FİLMİ BU KADAR MI İNSANI SIKMADAN ANLATILIR”

Haluk Bilginer: Filmi biz de herkesle beraber ilk kez Cannes’da izledik. 3 saat 16 dakikalık bir filmi izlemek sabır ister. Jüri başkanı Jane Campion’un da söylediği gibi “Başta tereddütlüydüm ama filmi izledikten sonra iki saat daha olsa izlerdim” dedi. Filmdeki bütün karakterler sıkılıyorlar aslında. Bir şey yapmak istiyorlar, yapamıyorlar. Bir yere kapanmışlar, bir otelde yaşıyorlar. Cannes’dan bir yetkili filmi izledikten sonra şöyle bir yorumda bulundu. “Sıkılmakla ilgili bir film bu kadar mı insanı sıkmadan anlatılır?” Bence çok güzel bir iltifattı. Filmin başarısının altında da bu cümle gizli.

Filmin oyuncuları “Kış Uykusu”nun ekim ayında Türkiye’de vizyona gireceğini söyledi.

Kaynak: NTVMSNBC

https://frmedicamentsenligne.com

Yorumlar(0)