Kurukahveci Mehmet Efendi
4 Şubat 2014
Türk mutfağında yeri her zaman ayrıdır kahvenin. Öyle ayrı öyle özeldir ki, günün ilk öğününe ismiyle anlam katmıştır. Yüzyıllar önceki tarihini anlatmıştık. O tarihe hatırını, kokusunda köpüğünde her an taşıyor kahve.
İlk zamanlarında kahve, çiğ çekirdek halinde satılırdı ve evde kavrulur, el değirmeninde çekilirdi. Zahmetli bir sürecin sonrasında içmeye hazır olan kahve, uzun süre alıcısına bu şekilde gitti. Ta ki Mehmet Efendi babasından çiğ kahve dükkanını devralana kadar…
Mehmet Efendi, daha doğrusu Kurukahveci Mehmet Efendi, Süleymaniye Medresesi’nde eğitim gördü. Medrese eğitimi bittikten sonra çiğ kahve dükkanında çalışmaya başladı. Çekirdek halinde satılan kahveye farklı bir boyut kazandırdı. Kahveyi kendisi çekmeye başladı. O kahve çekti, İstanbullu kahve kokusu çekti. Kahveye zaten hayran olan müşterisine yaptığı bu güzellik, dükkan önünde uzun kuyrukları ve bir lakabı da beraberinde getirdi elbette. O artık, Kurukahveci Mehmet Efendi’dir.
Kurukahveci Mehmet Efendi’ye göre kahve bir sanattı. Onu en iyi şekilde işleyerek mucizevi bir sanat eseri ortaya çıkardı. Tiryakisinin bugün değil başka kahve içmesine, bu fikri aklından geçirmesine bile müsaade etmeyecek güzellikteki o kahve kokusu, tüm dünyayı İstanbul’a getirmek için başlı başına bir sebeptir adeta. Zira, dünya kahveyi “Türk kahvesi” olarak tanır, bilir, sever ve içer.
1871 yılında açılan kahve dükkanı, Mehmet Efendi’nin vefatının ardından çocukları ve torunları tarafından işletilmeye devam etmiştir. Son olarak Ahmet Rıza Kurukahveci devraldı. Ahmet Bey dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek reklama yöneldi ve Kurukahveci’y bir dünya markası yapmak konusunda adımlar atmaya başladı. 1933 yılında, dönemin usta grafikeri İhap Hulusi Bey’e bir amblem çizdi. Bu amblem, bugün de kullanılmaktadır.
Aklına gelen küçük bir fikirle bugün bütün dünyayı etkisi altında bıraktı. Çektiği kahvenin kokusunu Tahtakale’den atmosfere ve ciğerlerimize sunan Kurukahveci Mehmet Efendi, dünya üzerinde de adından saygıyla bahsedilen isimler arasına çoktan girmiştir bile.
harika!
“O kahve çekti, İstanbullu kahve kokusu çekti. ” çok doğru…