Kent ormanları
20 Aralık 2013
İstanbullular için ağaçların ve doğanın önemi oldukça büyük…
Bu önem her boşluğu betonla dolduran, yetmeyince ağaçlık alanları inşaat alanına çeviren kent planlama becerimizden ve gücümüzden kaynaklanıyor. Artık öyle bir noktaya geldik ki, ufacık evlerimizin bir köşesini ya da balkonunu yeşillendirerek, hatta bahçeye dönüştürerek yeşil alan ihtiyacımızı karşılamaya çalışıyoruz. Utanmasak fesleğen gölgesinde mangal yakıp piknik yapacağız… Çocukların durumu daha içler acısı; oto yol kenarlarında gördükleri 3-5 ağacı orman sanarak büyüyor garipler. Hal böyle olunca İstanbul’un “sağlam” kalan yeşil alanlarını muhafaza edebilmek yaşamsal bir önem arz ediyor.
İstanbul’un az sayıdaki korunan ormanlarından birkaçı Sultangazi sınırlarında bulunuyor. Grileşen kent manzarası içerisinde farklı bir renk sunan bu ormanlar 2011 yılından itibaren Sultangazi Belediyesi tarafından kent ormanına dönüştürülmüş durumda. Üstelik bu yeşillik alan içerisinde mavi tonları da görebilmek mümkün.
Hacı Bektaş-ı Veli ve Mimar Sinan kent ormanları, toplam 1620 dönümlük bir araziyi kapsıyor. Hacı Bektaş-ı Veli ormanı, 2010 yılında açılan Alibey Baraj Gölü’ne hakim bir mevkide. İçinde at binme alanı, bisiklet, koşu ve yürüyüş parkuru, balık tutma yeri, 17 metre yüksekliğindeki seyir kulesi, ahşap fitness aletleri, amfi tiyatro, çocuk oyun alanı ve piknik alanları buluna orman sadece Sultangazi için değil, tüm İstanbul için bir alternatif oluşturmuş durumda.
Mimar Sinan Kent Ormanı ise biraz daha spor ve eğlence amaçlı bir kullanım özelliğine sahip. İçerisinde 3 futbol, 2 basketbol, 1 tenis ve 1 tane de voleybol sahası mevcut. Bunun dışında bir de doğa sporlarından hoşlananlar için “macera platformu”nu barındırıyor.
Haliyle seçenek sınırlı olunca, mevcut ormanlık alanlar da kalabalık oluyor tabii. Özellikle haftasonları, bir de hava biraz da olsa güneşliyse, İstanbul’un yarısını yeşillik alanlarda mangal başında görebilirsiniz. Sultangazi Kent Ormanları piknik ve mangal dışında ormanlık alanların başka amaçlar (çok ilginç) için de kullanılabileceğini gösteriyor bize…
Metropol insanı olarak, yokluktan kaynaklanan bir merakımız daha var; hani başta biraz bahsetmiştik, her bulduğumuz alanı bahçeye çevirme mevzusu. Adına hobi dediğimiz bu mevzu uğruna ne tohumlar tükettik, ne kadar sebzenin canına okuduk sayısı belli değil. Sultangazi Belediyesi bu huyumuzu da görmezden gelmemiş sağ olsun. Ormanların hemen yanı başına Hobi Bahçeleri kurmuş. Bu alanlardan toprak kiralayıp bahçecilikle uğraşabiliyor, türlü “organik” sebze ve meyve yetiştirebiliyorsunuz.
En büyük korkum, büyük ya da küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin bir trend haline gelerek İstanbullular için hobiye dönüşmesi. Zaten son zamanlarda tavuk ve kaz besleyen tanıdıklar olduğunu öğrendim. Hafta içi plazalarda çalışan bu beyaz yakalı arkadaşlarım, sırf “organik” tutkusu yüzünden kendi yumurtasını üretme sevdasına tutulmuş; zavallı tavuklar da balkon köşelerinde onların bu sevdasına ayak uydurmaya çalışıyor. Bu arkadaşlarım yakında kendi sütünü de üretmeye kalkarsa; işte o zaman “her yer mera, her yer montofon!”