/ /

İyi ki Başbakan değilim…

20 Kasım 2013

Necef Uğurlu

KAYDA GEÇSİN
Dönüştük , dönüşmekteyiz  sorun şu ki ; neye dönüştüğümüz belli değil.

Kimimiz sabah kalktığımızda  aynada  kendi yüzü yerine hiç tanımadığı yeni benliğini görmekten endişeli.

Tuhaftır , bu dönüşümün her türlü assimilasyona karşı mücadele dönemine denk gelmesi de çok çelişkili.
Neye dönüştüğümüz derin bir mevzuu , dedikodulu ve herkesin herkesin işine karıştığı yaşamımızın bu hale gelmesinde  yıllarca dayatılan mahalle dizilerinin acaba etkisi var mı, düşünmek lazım.

İletişim bilimcilerine, sosyologlara  araştırma öneriyor ve kayda geçiriyorum.
O masum gibi görünen mahalle dizilerinde kasap manava, manav trafik polisine , bütün mahalle mahallenin kızlarına karıştı yıllarca . Bu işten kazanç sağlayanlar ise bizi burada bu mahallelerde bırakıp Miami’ye yerleştiler.
Ve bize bu diziler  marifet, birbirine duyarlılık diye sunuldu.
Bu ‘ sımsıcak mahalle dizileri’ ni seyrede seyrede  sonunda memlekette  bakıyorum hemen herkes birbirinin işine karışır hale geldi .
İşine en çok karışılan da Sayın Başbakan.
Artık herkes ‘ Başbakan, hatta Başbakan’ın medya çevresi Başbakan’dan  daha Başbakan oldu !
Bazıları da cinsiyetleri itibariyle ‘Başbakane’ olmuş durumdalar.
Tıpkı hemen herkesin doktor olduğu gibi  bir durum , biliyorsunuz ülkemizde herkes aynı zamanda ‘doktor’ dur , ve eş dost , hısım akrabalarınız reçetelerine  uymazsanız bayağı bozulurlar.
Şimdi artık herkes hem  ‘ Dr‘  hem ‘ Başbakan ‘ oldular.
Hayatımda çok hatalarım oldu ama  ‘İyi ki ‘ dediğim bir iki şey varsa , birincisi iyi ki çocuğum var , cümleninkiyle Allah Bağışlasın , iyi ki Ahmet’le evlendim  Allah ona ömürler versin , ve iyi ki Başbakan değilim.
“İyi ki Başbakan değilsin Neco” diyorum kendi kendime.
Bak ;
Konuşma yapmak zorunda değilsin.
Kalabalıkların karşısıda  solunum yolu  enfeksiyonu kapma riskin yok.
Kafan şişmiyor  saçma sapan konuşmaları dinlemek zorunda kalmıyorsun, ve sırf bu konuşmaları dinlememek için  kendi konuşmanı uzun tutmak zorunda değilsin.
Başka ülkelerin hiç tanımadığın, veya samimiyetin olmayan  ileri gelenleriyle samimi görüntü vermek zorunda değilsin.
Başbakan olsan  doğal olarak zamanla etrafından sıkılabilirsin hep aynı insanlar, öte yandan ikide bir kabine değiştirmek yakışık almaz , sıkıl , sıkıl otur sana göre değil.
Sonra Başbakan olmadığın için   külahta dondurmanı yalaya yalaya sokakta yürüyebiliyorsun
Salı Pazarında   ‘durumum müsait  değil ‘  diye   perde pazarlığı  yapabiliyor , beğenmediğin bozuk malı gidip kafaya atabiliyorsun , Başbakan olsan yakışık almaz.

 

 

Davetlerde ayakta binlerce el sıkmak ne ızdıraptır , zaten huylu bir insanım acaba bu elini yıkadı mı diye binlerce defa düşünürken  , içimden hepsine limon kolonyası sıkmak geçirirken nasıl protokolu götürebilirim ki…
Ayrıca bana destek veren   ama işini iyi yapmayanlara tahammül edemem ben,  tamam aynı mahalleden olmak geçmişle bağı koparmamak önemlidir ama beni zor durumda bırakan dostlukları kafalarına geçiriveririm.
Öyle 400 toplu  nikaha şahitlik yapacak sabır da yok bende, ‘ Bana mı sordular , güvendiler evlenmeye karar verirken, şayet  öyle ise ne hayır gelir bu evlilikten ‘ , der dağıtırım orayı , ne gelin kalır ne güvey …
Bir de böyle ağırlığı olan mevkilerde yanlış da olsa sözünden dönmek zor,  ‘ aa bak tükürdüğünü yalıyor ‘  deyip  sinir  ederler insanı sırf bu sebepten  sözümden dönmezdim.
Açık söyleyeyim hatalıda olsam fikrimde  ısrar eder ben onları sinir ederdim.
Şayet halk cahilse ayrı sorun , ben çantamda kitap taşırım taşımayana sıcak bakmam , halkın arasında dolaşırken çantasında ki kitabı halkın  kafalarına kafalarına vuran başbakan olur mu ?
Benim namıma  ‘öyle demek istemedi ‘ diye abuk sabuk konuşup beni savunuyor gibi yapıp arkamdan iş çevirenleride uçururdum .
Ben ‘ Bu memlekette asimilasyon artık yok herkes olduğu gibi kabul görecek ‘  diyeceğim sonra benimkiler sabahtan akşama ekralarda ‘dönüşüm’ den bahsedecek , ‘ Kimi neye dönüştürüyorsunuz siz , beni anlamıyor musunuz, dinlemiyor musunuz’  diye en hafifinden üzerlerine içine mürekkep doldurduğum su tabancası sıkıp rezil ederdim.
Hele hele, aykırı fikirleri olan vatandaşlarımı  ikide bir ekranlardan ‘sizin karşılığınız yok’ diye değersizleştiren ayılara, taraftarım da olsa 2 hafta yoğunlaştırılmış demokrasi dersine devam mecburiyeti koyup, iflah olmazlarsa da ‘ Sizinde bende karşılığınız yok ‘deyip kapının önüne koyardım.
Hele hele ekranlarda ‘ Benim akademisyen, televizyoncu ve gazeteci kimliğim var ‘ diyenlere bu üç işin hangisini acaba tam, bilhakkın yapabiliyor diye soruşturma açtırır eğer birisini iyi yapmıyorsa  palavracılıktan  çevre belediyelerde en az 1 yıl mecburi çöp toplama görevine verirdim. Bütün ekran palavracılarını belediye temizlik işlerine toplasam zaten memleket bal dök yala olurdu.
Hatır için detone düetlere hadi bir şarkılık tahammül etsemde  fazlasınına katlanmam mümkün değildir.  Hele dünya seyrediyorsa kim alınır, kim darılır umusamaz ‘ Prova yapın be , karizmanız yerle bir oluyor ‘ derdim.
Budist  rahipleriyle konuşup Ertuğrul’un Budist Tapınağında  pişmesi için en az 20 sene tutulması  yönünde  ricada bulunurdum. İslam’a  büyük hizmet olurdu.
Pop müziğine, gençlere el atardım, neden aynı şarkıları bestelemekte ısrar ettiklerini sözler iyiyse müziğin neden olmadığını, müzik iyiyse sözlerin neden kötü olduğunu araştırması, çare bulması  ve bu çocukların istikbali için  Fazıl’ı memur ederdim.
Gençlerin  ağaç, doğa sevgisi elbette hoşuma giderdi ama neden ‘Gazete’ veya ‘Ağaç’ olmak istediklerini gerekirse yurt dışından uzmanlara inceletirdim.
Sonra adım ‘ Başbakan herşeye karışıyor ‘ a çıkardı.
Ben geleceğe yönelik yeni siyasi senaryolar yazarken nedir bu dizilerdeki berbat senaryolar diye televizyon yöneticilerini sabahtan akşama yaptıkları dizileri izleme cezası verirdim.
Barış hedefinde koşul moşul olmaz derdim.
Bir gün kafam kızıp Başbakan’ı olduğum Cumhuriyeti  , inananlarıyla birlikte  alıp ,   Ya Allah Bismillah deyip  gerekiyorsa giderdim.
Nereye giderdim, nerede yaşatılacaksa oraya.
Benden başbakan olmazdı.
Şükrediyorum Başbakan değilim .
Sevgiyle
[email protected]

 


Yorumlar(0)