İstanbul’un en zarif simgesi: Lale
28 Şubat 2014
Hava her ne kadar soğuk olsa da baharın yakında olduğunu bilmek içimizi ısıtmaya yetiyor. Güneş biraz göz kırpmaya başladığında onun da rengarenkliği “Tamam bahar şimdi geldi” dedirtir insana. Hele ki bu sözü İstanbul’da diyorsanız… Bilenler bilir, İstanbul’da bahar başka olur. Bu başkalığın şüphesiz en güzel sebeplerinden biri de laledir, İstanbul Lalesi…
Bilinen lalelerden farklı olarak literatürde geçen “İstanbul lalesi” şekil itibariyle de diğerlerinden farklıdır. Hançeri sivri yapraklı, badem şeklinde çiçekleri olan İstanbul Lalesi’nin bir zamanlar 1588 çeşidi olduğu da rivayetler arasındadır. Selçukluların Anadolu’ya lalelerle yerleşmesi, ülkede lale kültürünün filizlenmesi olarak bilinir. Toprağa soğanların ekilmesiyle başlayan serüven, zamanla mimaride ve kıyafetlerde de kullanmasıyla birlikte iyice yayılmıştır.Hatta öyle yayılmıştır ki, edebiyat eserlerinde de lale mutlaka geçer.
İstanbul Lalesi,tam anlamıyla 16. yüzyıldan itibaren kendini gösterdi. 18. yüzyılın başında Osmanlı Tarihi’nde adını bir döneme veren lale, artık her yıl düzenlenen özel festivallere konu oluyordu. III. Ahmet Dönemi’nin bu eğlenceleri Levni’nin resmettiği birbirinden güzel eserlerde görülebilir. Bu dönemde laleler renk ve şekillerine göre farklı isimler almaktadır; fevvarei nur (nur fıskiyesi), necmi çemen (çimen yıldızı), lali muzab (erimiş yakut; erimiş dudak), dameni dür (inci eteği) gibi tamlamalarla çağrılırdı. İstanbul’un Laleleriyle ilgili kitaplar kaleme alınıyordu.
Bu özel çiçek bir süre sonra gözlerden kaybolmaya başlayınca, başlatılan genetik çalışmalarla yeniden canlandırılmaya çalışılmıştır. Büyük oranda başarılı olunan bu çalışmalarından ardından, İstanbul lalesine yeniden kavuşmuş ve festivallerle birlikte gelenek sürdürülmeye devam etmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “En güzel lale İstanbul’da yetişir.” sloganıyla hareket ederek devam ettirdiği çalışmalar neticesinde her yıl düzenlenen festivaller ve yılın bahar aylarında ekilen lale soğanlarıyla hem gerçek hem mecazi anlamda bir renklilik şehri sarıp sarmalıyor.
2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul’un değişmez ve en güzel simgelerinden biri olarak kayıtlara geçen lale, Gülhane Parkı, Emirgan Korusu, Soğanlı Bitkiler Parkı,Yıldız Parkı, Beykoz Korusu, Göztepe Gül Bahçesi, Büyük Çamlıca Korusu ve Fethipaşa Korusu’nda en renkli ve en güzel halleriyle İstanbullu’yu selamlamaktadır.
İnsanın içi acıyor, o kadar az dayanıyorlar ki, dünya kadar para veriliyor bunlara.. Tabi ki çok güzeller, orası ayrı!