Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı
19 Kasım 2013
Sıradışı bir yalı!
Sıradışı bir konser!
Gülen gözleri ile sizi karşılayan yalı sahipleri,
Boğaz’ ın uçsuz bucaksız manzarası,
Buram buram tarih kokan salonları ile Hekimbaşı Yalısı!
Misafir gibi hissettiğiniz sıcacık bir ortam !
Ünlü Piyanist Tuluğ Tırpan ve arkadaşlarının müzik ziyafeti eşliğinde,
yaşanmışlıklarla dolu bir salondayım artık…
Hem de tarihe geçmiş yaşanmışlıklarla dopdolu bir salon !
Sıradışı olan kısmı ise günümüzde de yaşanmaya devam eden bir salon !
Oradaki yaşamlar, kullanılan objeler, dikkat çekici detaylar !
Hepsi birbirinden özel ve değerli !
Klasik müzik ziyafeti eşliğinde her fotoğraf karesi, her obje beni tarihin inceliklerine götürdü.
Tarihte okuduğumuz ilginç hayatlar, hikayeler gözümün önünden geçti.
Kendimi bu detaylardan alamadığımı itiraf etmeliyim!
Hekimbaşı Yalısı’nda sıradışı olan, beni bu kadar etkileyen nedir biliyor musunuz ?
İşletme özelliği taşımayan yalıları hep dışarıdan gördük.
İçeride nasıl bir hayat var ?
Bu özel tarihi binalarda günümüze kadar neler olmuş, neler bitmiş ?
Dekorasyonları nasıl?
Çok bilmezdik.
Ki ben Hekimbaşı Yalısı’na giderken de, tarihi bir yalıya Piyanist Tuluğ Tırpan ve arkadaşlarının konserine gittiğimi düşünüyordum.
Oysa ki Zerhan Hanım ve Süveyda Hanım’a misafirliğe gitmişim!
Gülen yüzleri, gülen gözleri ile sıcacık bir karşılama,inanılmaz samimi, inanılmaz içten…
Gözlerimin dolmasına neden olacak kadar samimiyet, içtenlik ve enerji dolu bir ortam!
Bu eşsiz ortamda klasik müzik ziyafeti eşliğinde yapılan bir misafirlik !
Duvarlarda yılların izleri, kokusu ile aile fotoğrafları, bir birinden özel tablolar, yüksek tavanlar…
Ve iki köprü arasında, elimde kırmızı şarabım ile balkon keyfi !
Şarabımı yudumlarken, dalgalarla sohbetim !
Yıllardır süre gelen dalgaların ve yalı duvarlarının dostluğu, sohbeti !
Dalgaların yalı betonlarını yalarken çıkardığı, kulağa müzik gibi gelen o muhteşem ses !
Bu eşsiz ortamda şarabımı yudumlayıp, sevdiklerimi düşünürken…
Balkona gelen bayanla muhabbete başladık…
Bu muhabbet esnasında bayanın Zerhan Hanım’ın kendisi olduğunu ve yalının da işletme olmadığını, içinde yaşadıklarını öğrendim.
Hayranlığım bir kat daha arttı !
Konser başlamak üzere ve tekrar salondayım…
Yalıya ilk girdiğim ve konser salonuna döndüğüm anda tarihin mis kokusunu tekrar tekrar aldım. Beni benden alan bir koku bu !
Artık müziğin mükemmelliğine kendimi bırakma zamanı !
Piyanist Tuluğ Tırpan ve arkadaşları Viyolonsel Dilbağ Tokay,
Viyola Beste Tıknaz, Keman’da Sevil Ulucan Weinsteina salona alkışlar içinde girdiler.
Her anı inanılmaz, enerji ve duygu yüklü bir gece gerçekten !
Tuluğ Tırpan da o kadar samimi ki program hakkında içten açıklamalarda bulunup, eserlerin hikayesini, kendi hikayelerini anlatıyor.
Tuluğ Tırpan, çocukluğunda gelmiş bu yalıya…
İlk kulaçlarını burada atıyor olmasından tutun da,
turşulara kadar !
O turşular hafızasından hiç silinmemiş,
Kocaman kocaman salatalık turşuları…
Aile ortamında yapılan muhabbetler gibi sıcacık !
Ve bugün başarılı bir müzisyen olarak, çocukluk anılarının da olduğu Hekimbaşı Yalısı’nda konser vermek…
Bambaşka bir tat olmalı Tuluğ Tırpan için!
Gerek yalı sahipleri Zerhan Hanım ve Süveyda Hanım, gerek sanatçılar, gerek salondaki misafirler arasında samimi içten bir yakınlaşma inanılmazdı !
O yoğun duyguları yaşarken aldığım kısa kısa notlar, şu an yazımı tamamlarken dahi gülümsetiyor beni !
Yıllar geçse de unutmayacağım, gözümün önünden gitmeyecek olan bir kare var bu özel geceye ait ;
Zerhan Hanım yüksek salon kapısı ve yine aynı yükseklikte sayılabilecek büfe arasında bir sandalyede oturuyordu.
Müziğin ritmine kendini kaptırmış, gayet doğal evinde aile ortamındaymış gibi keyif alması..
Ve bunu gülen yüzünde , gözlerinde görmek ..
Nasıl güzel bir fotoğraf karesi idi inanamazsınız !
Misafirleri konuk yerlerinde, kendi ise evinin sıcacık bir köşesinde,
Sevgiyle, zevkle, keyif içerisinde misafirlerini, sanatçı dostlarını ağırlıyor!
Oda konserlerini hep sevmişimdir.
Ama bu konser her açıdan bambaşka …
Müzisyenlerin mimikleri, gülüşleri, göz temasları…
Her şey, ama her şey çok içten çok samimi !
Hele hele konser sonunda,
sanatçıların dakikalar boyunca alkışlandığı an…
Keman çalan müzisyen bayanın kısacık saçları arasından, boynuna doğru süzülen terini, Zerhan Hanım’ ın silmesi …
Unutulmayacak diğer kare idi.
Müzisyenlerin yüzlerindeki aydınlık, sevgi, neşe , keyif görülmeye değer !
Ve son bir parça ile konser kapanışı.
Çok samimi,
Çok candan,
Sevgi dolu,
Keyifli,
Sıcacık,
Aile toplantısından ayrılıyormuş gibiyim…
Her anlamda çok özel, bambaşka bir ortam !
Son olarak, Hekimbaşı Yalısı’ndan ayrılmadan önce;
ön bahçede yer alan salıncağa oturdum…
2. Köprü bacağının tam altında, ışıklar içerisinde, duygularım taze iken hemen yazıma başladım!
Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’nın, tarihteki yeri ve günümüze kadar korunması ile ilgili kısacık bir bilgi verecek olursam ;
Osmanlı İmparatorluğu’nda, II. Mahmud zamanında açılan ilk tıp okulundan mezun olan Salih Efendi, üç sultanın doktorluğunu yapmış. Bir botanik bilgini olan Salih Efendi’ nin kendi aşıladığı gül “Hekimbaşı Gülü” adıyla anılmış. Yalının bahçesi bahar geldiğinde renk cümbüşüne dönermiş. Boğaziçi’ nde özgün yapısını ve orijinal eşyalarını koruyan nadir yalılarından biri Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı… Yalının ilgi çekici taraflarından bir diğeri, orijinal Türk hamamı’nın olması!
Hekimbaşı Salih Efendi’ nin Payidar Hanım’ dan üç kızı oluyor. Günümüzde Yalı’ nın varisleri bu üç kızdan Sakibe Hanım’ın torunları olan Zerhan Hanım ve Süveyda Hanım’dır. Zerhan ve Süveyda Hanım Hekimbaşı Salih Efendi’nin üçüncü kuşak torunları.
Hekimbaşı Salih Efendi & Payidar Hanım -> Sakibe Hanım -> Mehlika Hanım -> Zerhan Hanım & Süveyda Hanım
Zerhan Hanım’ın Burak adında bir oğlu, Süveyda Hanım’ın Zeynep adında bir kızı var. Şu anda üçüncü ve dördüncü kuşak birlikte yaşıyor Hekimbaşı Yalısı’nda.
Böylesi özel organizasyonlar, kurumsal iş toplantıları, düğünler için alt katta yer alan salonlarda hizmet vermeye devam ediyorlar.
Bazı kaynaklarda yalının bir kısmının satıldığına dair bilgiler okuyabilirsiniz. Kısaca bahsedecek olursak ;
Hekimbaşı Salih Efendi’ nin üç kızından Sakibe Hanım kendi payına düşen Harem kısmını kızına miras bırakıyor. Diğer kızlar ise kendilerine miras kalan selamlık kısmını ve Hekimbaşı’nın botanik bahçesini satıyorlar. Şu anda selamlığın bulunduğu bölümde Uskumru, botanik bahçesinde ise lacivert yer alıyor.
Saffet Emre Tonguç’ un tavsiyesi ile sezonun son konserini yakalamış olmaktan çok mutluyum.
Bu özel, sıra dışı, samimi, içten, aydınlık, sevgi dolu bir ortamda Klasik müzik ziyafeti gerçekten mükemmel idi.
Her açıdan farklılık yaşamak isterseniz Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı Salon Konserlerini kaçırmamanızı şiddetle tavsiye ederim!
*Yazının içerisinde yer alan fotoğraflar ve kapak fotoğrafı yazar Yasemin Aksoy tarafından çekilmiştir.