Hayvan haklarında bir milat
16 Mayıs 2015
Eminim hepiniz hatırlıyorsunuzdur; 2014’ün Şubat ayında, Eskişehir’de, Can Aksoy adında bir üniversite öğrencisi, bir kafeden emaneten sahiplendiği “iletki” isimli kediyi, önce kesmiş, kedi ölmeyince üstüne 20 kiloluk damacanayı bırakmış, kedinin 1,5 saat can çekişmesine neden olmuş, bunu da kameraya çekip sosyal medyada paylaşmıştı.
Bu katliam, toplumda ciddi anlamda bir infial yaratmış, vicdanen herkesi rahatsız etmişti. Akabinde, Eskişehir Barosu Hayvan Hakları Komisyonunun ilk müdahalesi ve diğer Baroların Hayvan Hakları Komisyonlarının müdahillik talepleri ile dava, Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanmıştı.
Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahkemesinde gerçekleştirilen İletki Kedi Davasında, 6 Mayıs 2015 tarihinde, emsal bir karar çıktı.
Ülkemizde; sahipsiz hayvanlara karşı yapılan şiddet içerikli eylemler, delille ispat edilebiliyorsa Kabahat Kanunu kapsamında idari para cezası ile cezalandırılıyor; delille ispat edilemiyor ise maalesef idari para cezası dahi verilemiyor. Sahipli hayvana karşı işlenmiş şiddet içerikli eylemler ise, adli soruşturma yapılarak mala zarardan hapis cezası verilebiliyor, ancak genellikle o da paraya çevriliyor.
Ancak, geçtiğimiz hafta verilen bu karar ile, bunca yıldır hayvanların hakları için verilen mücadele nihayet zaferle sona erdi. Bu konuda son derece hassas, adil ve vicdanlı davranan Sayın Hakim Orhan Küçükfidancı, bugüne kadar her hakim ve savcıya yorulmadan anlattığımız: “Hayvana şiddetten sonraki ilk adım her zaman insana yönelir.”, “Hayvanlar mal değildir, onlar da can taşır”, “Hayvanın da yaşam hakkı vardır.”, “Canlıya zarar verme hangi canlıya olursa olsun en ağır bir şekilde cezalandırılmalıdır.”, “Hayvan öldürmek de cinayettir.” yönündeki beyan ve ifadelerimiz doğrultusunda hükmünü kurdu. Dün de gerekçeli kararın yazılması tamamlandı.
06.05.2015 tarihi ise, hayvan hakları için bir milat oldu: Hukuk sistemimizin büyük bir ayıbı olarak sahipli bir hayvana karşı vahşice işlenen bu cinayet; Türk Ceza Kanunu kapsamı içerisinde “Mala zarardan vermek” suçu kapsamında yargılanmış; ancak bu yargılama; hayvanın bir mal olmadığı, hayvanın da canlı bir varlık olduğu ve yaşam hakkı bulunduğu bilinci ile yapılmış ve hüküm kurulurken en üst limitten cezalandırma yapılmıştır.
Sanığa, para cezasına çevrilmemek üzere, duruşma tutanağında yer aldığı şekli ile takdiren, tercihen, teşdiden en üst hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası verilmiş, sanığın pişmanlık ifadelerine itibar edilmeyerek, CMK’nun pişmanlık maddelerinin tatbikine de yer verilmemiştir.
Sayın Mahkeme, kararında;
*Hükmolunan ceza ile mağdur, müşteki, ve onların nezdinde kamuoyu tatmin olmalıdır ki hukuka inançları kalsın, adalete olan güvenleri sarsılmasın.
*Suçlara ceza verilirken cezanın kamu oyunda ne olduğunun yayılması, aynı suçların işlenmesini önleyecek en önemli tedbir olacaktır.
*Sanığın, sabıkasız oluşu, duruşmadaki hal ve tavrı tek başına cezasında indirim yapılması için yeterli bulunmamıştır. Elbette, duruşmada sanık, hal ve tavırlarına duruşma süresince dikkat edecektir. Sırf bundan dolayı bu maddenin uygulanarak cezada indirim yapılması 10’ar dakikalık celselerde, sanığın celse dışı hayatındaki tutum ve davranışları da kapsar şekilde olumlu düşünmeye kapılarak ve bu nedenle cezada indirim uygulamanın yanlışlığı kaçınılmaz olacaktır.
*İletki kedinin mal olmadığı, can taşıdığı can taşıyan her şeyin kutsal olduğu, bunun maddi bir değer ile ölçülemeyeceği, parasal karşılıkla geri getirilemeyeceği…
şeklindeki hukuki gerekçelere dayanarak, sanık hakkında, “3 yıl hapis cezası” olmak üzere hükmünü kurmuştur.
Esasında kurulan bu hükme bakıldığında; bu kararın özellikle de hukuki gerekçelerinin, sadece hayvan hakları açısından değil, kadın cinayetleri ve çocuk tecavüzleri açısından da emsal olma özelliği taşıdığı muhakkaktır.
Bundan sonrası için, diğer Hakimler de, hayvana karşı şiddet eylemlerinden kaynaklı dosyalar önlerine geldiğinde, hüküm kurarken, “ne yapalım elimiz kolumuz bağlı” özrü arkasına sığınamayacak, “hayvanların yaşam hakkı” onlar tarafından da korunma altına alınmak zorunda kalacaktır.
Bu karar, yıllardır bu ülkede hayvan hakkı mücadelesi veren hukukçuların ve hayvan aktivistlerinin başarısıdır. Bu karar; hayvanların “mal” olmadığının en güzel örneğidir.
Hayvanın mal olmadığını, bir can taşıdığını hukuken de kabul ettiğimize ve sahipli can sahipsiz can ayrımı yapılamayacağına göre, artık sıra sahipli hayvan sahipsiz hayvan ayrımını ortadan kaldırmaya geldi. Bu karar hayvan hakları için bir milattı, şimdi bunu daha da ileriye taşımak yine biz hukukçuların görevi…
Bundan sonrası için ise, herkesi, bir hayvana el sürme konusunda uyarmak ve herkese, “veririm parasını istediğimi yaparım” devrinin kapandığını bir kez daha hatırlatırım.