During the Game – Something Happened
22 Mayıs 2013
Maç günü türlü sıkıntılar ve değişik yalanlarla gelmiştir bazıları oraya. Sevgiliyle veya eş ile geçirilecek bir akşama tercih edilmiştir 11 tane adamla maç yapmak ve bunun sitemini yemiş de gelmiştir bir çoğu. Kimisi karşılardan, kimisi trafik cehenneminden kendini kurtarıp ancak varabilmiştir halısahaya. Tüm bu insanlar için o bir saat çok önemlidir bu yüzden asla boşa geçmesini istemezler.
Birçok halısaha maçı öncesi asla ısınma olmaz, çünkü boşa geçen zamandır. Zamandan tasarrufu hayatın her alanında uygulamayı ilke edinmiş arkadaşlarımız oynayarak ısınmayı tercih ederler. Aslında o ısınmaların olmaması sayesinde Türk ortopedisi çığır açmıştır. Büyük bir pazar olmasından ötürü 6 yıllık tıp fakültesini bitiren tıp öğrencileri ortopedi alanı için amansız bir yarışa girmişlerdir. Çünkü birçok ortopedistin, MR, film merkezinin geçim kaynağıdır halısahalar. Takım sporu olmakla kalmaz ekonomiye de katkı sağlar halısahalar.
Isınmayan arkadaşlar da tabi ki boş durmazlar. Bazıları ayıp olmasın diye bir iki esneme hareketi yaparlar ama aynı zamanda yanındaki ile iddiada yatan kupon muhabbetine girmiştir bile. Pek fazla tanıdığı olmayan veya konuşmaktan çok da keyif almayan kesim ise top ile sosyalleşmeyi tercih eder. İkili üçlü gruplar olmak suretiyle aralarında kısa pas, uzun pas ve acemiliğinden kaleye geçen masuma şut çekmek gibi.
Bildiğimiz takım kurgusunun çok daha ötesinde bir kurguyla başlar maçlar. Ekibi toplayan kişi genelde herkesi tanır ve birbirini tanımayanları tanıştırma ve kaynaştırma çabasına girer. Ancak bu tanıştırma asla meslek, hobiler gibi bir tanıştırma değil, aksine sadece isim ve oynayabileceği mevki ekseninde şekillenen bir tanıştırmadır. Derine inilmez ve yüzeysel olunur, çok konuşan sevilmez.
Herkesi tanıyan abi takımın dizilimini de yapar, göbekli ve koşamayan tayfa çoğu durumda kendi iradesiyle geride durmayı kabul eder. Etmeyenler de herkesi tanıyan abinin dizilimine kurban gider ve defansa yerleştirilir.
Sahada birden fazla top var ise santra etrafında toplanmış feyzli abiler toplar sekiyor mu ve yeteri kadar sert mi diye kontrol ederler ve maç başlar.
Asla taktik olmaz maçlarda hele kolektif futbol hiçbir şekilde görülmemiştir halısahalarda. Santradan iki pas ile gol çok görülen birşeydir. Herkes Maradona olduğundan ve enginlere sığmayan bir oynama arzusu taşıdığından dolayı hiç kimse pas yapalım, güzel futbol oynayalım gibi şeyler düşünmez, aksine büyük bir çoğunluk çalımlama ve güzel gol atmak gibi şeylerin peşinde koşar.
Eğer dönüşümlü kaleye geçiliyorsa bazı uyanıkların taktiğidir kaleye ilk geçip hızlı bir şekilde iki gol yemek. Hem bu sırada diğerleri de koşmuş ve yorulmuş olur, bizimki taze kan saldırır oraya buraya.
Bazı takımlar da uyanık davranır ve kaleci bulur. O takımda oynamaktan iyisi yoktur çünkü hem kalede eldivenli sağlam bir kaleci vardır hem de kimsenin kaleye geçmek gibi bir zorunluluğu olmaz. Bu yüzden “herkes beni maça çağırsın, halısahaların popüler çocuğu olmak istiyorum” diyenler kaleci olmayı düşünebilir.
Kısaca maçın başlamasıyla birlikte tüm sıkıntılar, dertler, tasalar unutulur ve bir saatlik trans evresine geçiş yapılır. “Futbol afyondur” sözünün ne kadar doğru olduğu bir kez daha ortaya koyulur.