Çağ Rical Gürle ile Yoga
3 Mayıs 2013
Çağ Rical Gürle ile Yaşam, Yoga ve yeni çıkan kitabı “Hal” üzerine bir sohbet
Firuzağa Kahvesi’nde buluşuyoruz Çağ Rical Gürle ile… Çağ, Cihangir Yoga’da verdiği dersten çıkıp geliyor. Daha önce derslerine katıldım. Kendisi deneyimli bir eğitmen, bedeninize ve harekete bakmak için farklı bakış açılarını hatırlatıyor… Çaylarımız ısmarlayıp başlıyoruz sohbete..
Çağ’ın 26 yaşında olduğunu, yoganın hayatına 90’lı yılların sonlarında babasının çalışmalarını taklit etmesi ve onun kütüphanesinde yogaya dair kitapları okumasıyla girmiş olduğunu öğreniyorum. 2004 senesinde Halkla İlişkiler okumak için İstanbul’a gelene kadar yogayı kendi başına çalışmış. İstanbul’a gelişiyle 2 yıl Hintli bir eğitmenle çalışmaya başlamış. Çağ, 2006 yılında Yin Yoga ekolünün kurucularından Sarah Powers’ dan ilk eğitmenlik eğitimi almış. 2008 yılında Zeynep Aksoy’un eğitimini tamamlamasının ardından Cihangir Yoga’da kendi derslerini vermeye başlamış. Şu sıralar eğitmen adaylarına da ders veriyor Çağ.
Yogayı nasıl tanımlarsın diye soruyorum, ve neden yoga yapsın insanlar?
“Yogayı, insanın en doğal, en diri haliyle; yaşamla ve doğayla özdeş hissedişiyle arasındaki engellerin farkına varma olarak tanımlıyor Çağ. Anne karnından bu yaşama doğmakla örnekleyecek olursak doğum ile gelen yeni koşullarla olgun bir ilişki kurmamız gerekiyor. Bu ilişkiyi sağlıklı ve sürdürülebilir şekilde kuramazsak iç dünyamızda ayrılık hissi, eksiklik, tatminsizlik giderek büyüyor. Yoga, yaşam olgusuyla yeniden tanışma ve derinlemesine ilişki dinamiklerini keşfetme kapısını aralıyor.” diye yanıt veriyor.
Bu kadar derin bir varoluşsal araştırmaya girmek isteyen insanlar zaten yogayı buluyorlar ama ben hiç yogadan haberi olmayan ve bu yönde kullanmak istemeyen insanların bile yoga yapmasını tavsiye ediyorum, en azından bedenlerinde ve zihinlerinde sürekli şikayet ettikleri meselelerin ne olduğuna dair ışık tutacaktır yoga. Hayattan şikayetlerimizin kökleri çoğu zaman çözüme varamamış duygusal meselelere dayanır. İç dünyamızda peydahlanan meselelerde harıl harıl kaçıyoruz. Duygularla ne yapacağımızı bilmiyoruz, bedendeki sorunlarla, ağrılarla ne yapacağımızı bilmiyoruz. Bu tip yaşamsal meselelerle tekrar ve olgun bir bağ kurmak için, insan olmanın ne olduğunu ayakları yere basar biçimde anlamaya başlamak için, en yalın varoluşsal niteliklere geri dönmekten başka çaremiz yok. Bunlar, nefes ve hisler. Yoga sizi hislerle ve nefesle yakınlaştırmada eşsiz bir eğitimdir.
Peki yoga, yoga eğitmeni eşliğinde mi yapılmalıdır?
Bu yakınlaşma sürecinde kedinizi incitme olasılığınız yüksek. Çünkü farkına varmadan yıkıcı yıpratıcı huylar devam ediyor. Sinir sistemi ve ruhsal dünyanızın derinliklerine dokunduğunuzda bunu gelişigüzel şekilde hem de yıpranmadan yapmanız bir mucize olur. Yoga size bir yol gösterir ve hocalar da tecrübeleriyle, size özgü keşiflerinize de engel olmadan, farkında olmadan kendinize zarar vermenizi önler.
Gerçekten bir beden zihin araştırması yapmak için güvenli ve bu işin derin bir saygı ve sevgi ile desteklendiği bir ortam olması gerekir. O yüzden yoga merkezleri yoga için en uygun ortamdır. Bir spor değil yoga, fizik kültür hareketlerinden ibaret değil. Jimnastik hevesinin çok daha ötesin de bir açık, dürüst ve samimi varoluşsal araştırma ortamıdır yoga. Dile çok önem veren Çağ’ın 2012 de başladığı blog yazarlığı kısa sürede ve kolayca bir kitap haline gelmiş. Konuşmamız sırasında: “Rasyonel düşünceye saplı kalmış ve bundan duygusal varlığını baskılayarak feci zarar görmüş bir toplumun, ilişki biçimlerini dayandırdığı kritik bir olgudur dil. İnsanlığın duygusal ve ruhsal varlığının önünde büyük bir kaya gibi durur. Ancak gel gör ki tümüyle sözel dil üzerine inşa edilmiş haldedir günlük yaşam.”
2013 yılında yayınlanıyor “Hal”. Kapağı ile çok şey anlatıyor..
İlham verici bir kitap “Hal” hepimizin esinlenebileceği. Herkesin bir yerinden yakalayabileceği.. İnsanla ilgili..
Ve kalkıyoruz kahveden…
Son cümleler sevgi, emek, üretkenlik hakkında…
Sevgi ve emek var ama üretim yoksa, olmaz. Emek ve üretim sevgisiz hiçbir işe yaramaz. Sevgi ve üretim emeksiz olursa insana gerçek bir katkı sağlamaz.