Büyük Türk Düşünürü Beren Saat
18 Şubat 2014
Büyük Türk Düşünürü Beren Saat’ten ne laflar…
KAYDA GEÇİRELİM
Diziler üzerinden toplum mühendisliği ne kadar başarılı? İzlenme paylarını göz önüne alırsak başaramadılar. Ancak, kadına şiddet, ensest, çocukların cinsel istismarlarındaki artışlara bakınca durup düşünmemiz lazım.
Son yıllarda prime-time soap-opera tarzı (ki hemen hemen hepsi öyle) dizilerde ‘çocuk-kadın’ imajı başrollerdeydi, ve bu rollerin ilk akla gelen oyuncusu Beren Saat’ti. Tipi çok müsait, masum, çocuk görünüşlü bir erişkin kız çocuğu.
Çocuk- kadınlar malum toplumumuzun korkunç bir yarası ve dizilerde de bir başka biçimde istismar edildiler, dizileri müşteri memnuniyetine göre dizayn edenlerin pek rağbet ettiği roller oldular!
Beren Saat oyunculuğu mağdur ‘çocuk-kadın’ görünümlü rolleri üzerineydi hep. Fikri manada bin türlü yasağın konduğu son 10 yılda ekranlar, Alev Alatlı’nın tabiriyle en ‘Paçoz’ kadın erkek ilişkilerine açıldı. Onlara yasak yoktu.
Beren Saat rolleri mesela hep seks merkezliydi. Birinde hamile kaldı, hamile bırakan adam bilmiyor, hay Allah İhtilal oldu ayrı düştüler. İhtilalin savurduğu hayatlar (yersen)… Güzel politik sos, işin çok acı komedi yanıydı elbette. Bu süreçte bedel ödemiş insanların itirazlarını da unutmayalım…
Beren Saat bir başka rolünde bir grup tarafından tecavüze uğradı, aralarından seçilmiş tecavüzcüsüyle evlendi. Uzattıkça uzatıp tecavüz işini iyice evcilleştirdiler, en büyük facia ise Aşk-ı Memnu’da yaşandı . Romanın derinlikleri başlarda yakalanır gibi olduysa da iş hızını alamayıp paçozlaşınca canım eser, çocuğu yaşındaki eşini evdeki yeğenine kaptıran aptal Adnan, nişanlısını neredeyse kendi yaşındaki üvey annesine kaptıran babasından daha aptal kızı, kendisini damadına layık gören ahlaksız kaynana ve vamp çocuk – gelin hikayesine döndü. Ak Parti İktidarının ona yasak buna yasak koyduğu son 10 yılının eseridir bu kamu yayıncılığının utançları ve Beren hep başroldedir.
Şimdi ihraç ettikleriyle övünüyor, böylesi dünyada yapılmıyor, meraklısı elbette sizden alacak . Lolita’nın birinci çekimi Oscar alırken ikincisi (remake) gösterime sokulmadı, siz ne diyorsunuz!
Gerçekçi olalım, tersaneler, hapishaneler, okullar, hastaneler, adliyelerimiz, barolarımız, siyasi hayatımız, sendikalarımız öykülerimizle dolu ama hiç biri son 10 yılda gerektiği gibi yazılamadı. Allah’tan televizyon tarihimizin yüz akları var, son 10 yılın değersiz tabloları gibi değiller. Günün şartlarının zorluklarına, maddi ve teknik imkansızlıklara rağmen çok onurlu işler yapıldı. Sesli çekimler, özgün hikayeler, edebiyat eserlerinden uyarlamalar, bize ait orijinal program formatlarından, kuşak programlardan anlaşılan Beren Saat’in haberi yok , bir röportajında atıyor da atıyor ve bakın neler diyor;
“İlk sesli çekimi yapan…
İlk sadece oyunculuk yaparak hayatını kazanan oyuncular…
Sektörü son 10 yılda var eden
Beren ve ‘Onlar’.”
Aslında ‘onlar’ la kimleri kastediyor pek belli değil, hadsizliği paylaştırma isteği de olabilir. Ya da arkasında güvendiği birileri bu kızı iyi kafaya almış bak sektörü ‘ilmek ilmek örüyoruz’ diye aslında kamu yayıncılığını, özgün olmayı ilmek ilmek çözdüklerinin farkında değil, mamafih Halit Ziya’yı yaşıyor zannedip katkılarından dolayı teşekkür eden neyin farkında olacak?
Beren Saat salladıklarına göre Ekranların Miladı! Türk Televizyon tarihinde B.Ö (Beren’den Önce ) B.S (Beren’den Sonra ) var. Bu nasıl bir ego şişmesidir, nasıl bir pervasız güvendir kendine? Vallahi merak ettimi neye kime güveniyor diye. Değerleri değersizleştirerek, değerli olunamayacağını bilmesini beklemiyorum, yoksa Hintli Hellen Keller’i taklit etmezdi zaten! Fakat çenesini tutabilir, ama tutmuyor .
Bütün söyledikleri gençliğine, cehaletine, yetersizliğine verilebilir amma şu sözleri yenilir yutulur gibi değil: ‘…Aşkı Memnuyu bir daha çekemeyiz. Hele Hatırla Sevgili’yi bir daha anlatabilmek mümkün değil. Çünkü bir toplum mühendisliği yapılıyor. Şu izleniyor, bu izlenmiyor diye bir şey dayatılıyor bize… Tahammül kalmadı. Bu yapımlar sadece Ortadoğu’ya değil dünyanın pek çok ülkesine satılıyor. Müslüman ve özgür kadın figürü satıyoruz biz… Şimdi bunu yapmamız da engelleniyor. Bu gidişle yurtdışına da bu yapımları satamayacağız…’
Büyük Türk Düşünürü Beren Saat böyle diyor. 10 yıldır toplum mühendisliği yapılıyor zaten, kendisinin de bu mühendislik harikasından ibaret olduğunun farkında değil herhalde.
‘Müslüman ve özgür’ kadın figürü satmaya gelince, kamu yayıncılığı yurt dışına kadın satmak için yapılmaz, saniyen bir oyuncunun ağzına yakışmayan sözler bunlar. Bizim kültürümüzü, öykülerimizi satın siz; kadınlarımızı değil. Beren Saat’in oynadıkları ve benzeri yapımlar 10 yıldır Ak Parti iktidarında hiç engellenmediler, tam aksi var oldular. Sayın Başbakan’ın tabiriyle ‘Ne istediler de verilmedi ? Şimdi onların aslında medyamızın kralı Başbakan’a teşekkür etme zamanı, vermiş olduğu destek, imkanlar için!
Hava dönüyor, toplum mühendisleri eski bebekleri laboratuarlarda yeniden kurgularken yeni tasarım ve tadilatlar esnasında cipler değişirken, bazılarının ağızları açık unutuluyor ya da bu konuşmalar yeni stratejilerin parçası mağdur edebiyatı, Sayın Başbakan düşünsün .
Üzülecek halim yok.
Necef Uğurlu