Boşanmaya Doğru
24 Haziran 2013
Bir kaç yıldan beri, sizinde fark ettiğiniz gibi bir çok boşanma gerçekleşiyor. Ne yazık ki hayallerle başlayan evliliklerde çatlaklar oluşup, geri dönülmez noktalara hızla geliniyor.
Çevremde gözlediğim sıkça gördüğüm ise bu tip anlaşmazlıkların temelinde geçmişi deşmek geliyor; sen öyle yaptın, burada bunu dedin, sen böylesin, şöylesin… Ne yazık ki bu kavgalar bir süre sonra kavgalar çözüme bağlanamaz hale geliyor. Ve bu noktada da artık kabullenmeler başlıyor. Birinci kabullenme senle biz hayat görüşü olarak farklıyızdır. Aslında sorun insan olarak farklı olmak değil, zaten olamaz, hayata bakış açılarının farklı olmasıdır.
Zaman ilerledikçe artık çiftler kavga etmekten bıkıyorlar. Zaten bu dönemde kavgaların sayısı azalır. Artık çiftler birbirini umursamamaya başlar. Hayat görüşümüz farklı olgusu umursamamayla birleşince artık çiftler kendi kendine boşanmalı mıyız sorusunu sormaya başlarlar. İşte bundan sonrası çok çirkindir. Çiftler eşine boşanma fikrini aktarmak için an kovalarlar. Bir yandan da kafalarında o da boşanmak istiyor mu sorusu geçer.
Bunu söylemenin iki yolu vardır:
1) Sakince söylemek ya da
2) Şiddetli bir kavgayı beklemek.
Gözlemlerimden yola çıkarak çiftler ilk başta şiddetli bir kavgada bir anda “eee yeter bıktım artık bu ilişkiden; çok mutsuzum” deyiverir. Karşıdaki de “ne demek istiyorsun” diye sorar. Kadın erkek fark etmez birisi bu zehri ilişkiye artık vermiştir. Zehir tesirli ise bu fikir birkaç defa öncekinden daha kolay bir şekilde sakince konuşulmaya başlar. Boşanmanın yolu açılmıştır ancak cesaret yoktur.
Artık çiftler gerçekten boşanmak isterler ama harekete geçemezler. Geceleri uyuyamama, gündüz iş yapamama, arkadaş ve aile içinde sessizce takılma halleri başlar. Bunalıma girmekle girmemek arasındaki ince çizgide gidip gelirler. Ortak hiçbir şey kalmamıştır. Aynı evde farklı odalarda oturulup, uyunmaktadır. Ve iyi bir avukat aranma süreci başlar…
Evlilikte bir de çocuk varsa durum daha karmaşık hale gelir. Çocuğun velayeti kimde olacak sorunsalı…
Eski düzenlemeye göre; ana baba velayeti birlikte yürütür. Eğer anlaşamazlarsa babanın oyu üstündür diye bir düzenleme vardı. Bu hüküm kaldırıldı. Artık ana baba velayeti birlikte yürütecekler kararı verildi.
Ana baba evli değilse, velayet anneye aittir hükmü getirildi. Eskiden evlilik dışında doğan bir çocuğun velayetini hakim isterse anaya isterse babaya verebiliyor, isterse vasi tayin edebiliyordu. Yeni düzenlemede esas olarak velayet annenindir. Ancak haklı nedenlerle hakim velayeti anneden alabilir, bu durumda çocuğu babaya verebileceği gibi vasi de tayin edebilir.
Hakim çocuğun hangi tarafa bırakıldığı takdirde daha iyi yetiştirileceğine, daha iyi eğitim ve öğretim sağlanacağına ve çocuğun genel olarak faydasına olacağına inandığı tarafa o çocuğun velayetini bırakır.