Başka İstanbul yok!
4 Kasım 2013
Evimin bulunduğu apartmanın duvarına asılmış bu yazı, muhtemelen yönetici tarafından…
“Bundan başka İstanbul da yoktur! ” cümlesindeki ‘Kendinize gelin efendiler! ‘ çemkirmesini bir süre düşündüm. Şair burada basbayağı ‘cağnım İstanbul’u köylerinden kalkıp kalkıp gelen, İstanbul’u doldurup taşıran, gerçek İstanbulluluk mertebesine (?!) erişememiş biçârelere’ sesleniyor…
Balkondan aşağıya sigara izmariti atmanın, tırnak kesip aşağı fırlatmanın ölçütü ‘temizlik, toplumsal yaşama kurallarına adaptasyon durumu gibi kriterlerle ölçülebilir belki ama… Ya İstanbulluluk kriterleri, onları hanginiz belirlediniz de koydunuz?
Çok sıkıldık; ‘Biz yedi kuşak İstanbulluyuz’ deyip göç edeni ötekileştirenden, ‘İstanbulluluk’ ölçütünü Beyoğlu’nda sırım gibi ütülü takım elbise giymekte aramaktan, ‘Ay ben denizsiz yaşayamam’ lardan, ‘En çok ben İstanbulluyum’ lardan…
Ve ille de kişinin kökeninde ta babaannesinin babaannesine kadar İstanbul’da doğma kaidesi aranılmasından da sıkıldık… Sanki çok mu zordur İstanbullu olmak, neden kopuklaştırılmış bir imaja büründürmeye çalışılır ya da bir şekilde yabancılaştırılmıştır, en çok bize ait olması gerekirken, bizimken; aslında tam da içindeyken… Neden sadece ‘siz’ bilirsiniz İstanbul görgüsünü…
Dert kimsenin İstanbullu olup olmamasıyla değil; dert İstanbul’dan hariç bir ilde yaşayıp, oradan kopup geleni İstanbul’ un bir parçası olarak görmemek ya da görür gibi yapmak…
Son söz ‘Neden bu kadar taktın bu cümleye, amma da çıkarım yaptın! ‘ diyenlere; gönlümüzden geçen, İstanbul’dan yorulana, ‘Dur, hepimiz aynı sıkıntıdan muzdaribiz ama İstanbul’u seviyoruz, terketmiyoruz! ‘ demek olduğundan, belki de biraz algıda seçicilikten ve önceliklerimizden… İstanbul’u hazmetmek gayesi ve kendimizi İstanbul’un bir parçası olarak görmekten…
Ve geveze yazının son ‘son sözü’ ; yönetici haklı! İzmaritlerinizi ve tırnaklarınızı bir zahmet balkonumdan uzak tutunuz!
Kapak görseli : Özlem Yılmaz