Aşkın Gözyaşları Gibi
16 Temmuz 2013
Yabancı bir arkadaşım bir zamanlar bana “İstanbul’u bir kelimeyle nasıl tanımlarsın?” diye sormuştu; Bizans’ın, Osmanlı’nın başkenti, medeniyetlerin beşiği bu şehirler sultanı, bir kelimeyle anlatılmaz elbette… Fakat İtalyan sanatçı Angelo Bucarelli, iddialı bir şekilde İstanbul’un kimliğini su ile özdeşleştiriyor. Dünyanın değişik köşelerinde sıra dışı çalışmalarıyla uluslararası üne kavuşan Bucarelli, 13. İstanbul Bienali paralel etkinliği çerçevesinde, İtalyan Kültür Merkezi himayesinde düzenleyeceği mekana özgü enstalasyon için bir senedir sessiz ama hummalı bir çalışma yürütüyor. Su temalı çağdaş sanat sergisi için Roma-İstanbul arasında mekik dokuyan Bucarelli’yi, sergiyi düzenleyeceği Fatih semtindeki Küçük Mustafa Paşa Hamamı’nda yoğun bir çalışma içerisinde.
Enstalasyon için özel bir mekan arayan Bucarelli’ye bu hamamı Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nden Alessandra Ricci tavsiye etmiş. Bucarelli, bu nadide hamamın, uzun zamandır kurguladığı enstalasyon için 500 yıl boyunca görünmez bir el tarafından özenle korunmuş olduğunu düşünüyor. Yakın zamana kadar aktif bir şekilde kullanılan hamam, yıkılmak üzereyken 1995’te Mermerci Holding tarafından satın alınmış ve 18 yıldır süren restorasyonlar sayesinde bugüne kadar ayakta kalmış. İşadamı Yavuz Mermerci, sahibi olduğu hamamın böyle bir çalışmaya ev sahipliği yapacak olmasından memnun. “Biz hamamı yıkılmak üzereyken satın aldık ve aslına uygun şekilde muhafaza etmek için büyük yatırım yaptık,” diyor. Enstalasyonun gerçekleşmesi için büyük çaba sarf eden bir başka isim ise Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton. Yavuz Mermerci’yi hamamın kullanılmasına izin vermesi için ikna eden kişi o.
Bucarelli, hamamın devasa kubbesini Kuzey Yarım Küre gibi düşünmüş, metal çubuklarla meridyenler çizerek Güney Yarım Küre’yi oluşturmuş ve o alanda bir dünya elde etmiş. Dünyanın tam ortasına ise hat sanatının zenginliğini kullanarak su damlası şeklinde Arap harfleriyle ‘Su’ yazılı camdan bir ikon yerleştirmiş.
Venedik’in meşhur Murano cam işçiliğinin ürünü olan ikon, aynı zamanda mekana özgü serginin de logosu. Suyun çağrışımlarından yola çıkarak 11 kavramda karar kılan ekip, ‘Pınar’, ‘Derinlik’, ‘Ter’, ‘Karanlık’, ‘Aydınlık’, ‘Susuzluk’, ‘Hava’, ‘Zehir’, ‘Saygı’, ‘Ufuk’ ve ‘Ayna’ kelimelerini yine Murano camlarına hat sanatıyla yazdırarak, kubbeden aşağı yağan yağmur damlaları gibi sergileyecek. Aynı zamanda bu kelimeler duvarlara asılacak geleneksel peştamallara yine hat sanatıyla yazılacak. Bucarelli, seçtikleri 11 kelimeyi bu coğrafyada yaşayan Türk, Kürt, Bizans, Ermeni, Rum ve Yahudilerin dillerinde okutacak ve bereketi temsil eden yağmur sesi şeklinde, bu kelimeler sergi boyunca sürekli tekrar edilecek. Bucarelli, bu çalışmasında bir bakıma İstanbul’un zenginliğinin tek kelimeyle ve tek kimlikle anlatılamayacağını gösterecek.
İLHAM ŞİİRDEN GELDİ
Çalışmalarında demir, cam, tekstil, nakış ve fotoğraf gibi farklı sanat dallarını entegre bir biçimde kullanmasıyla bilinen heykeltıraş ve fotoğraf sanatçısı Angelo Bucarelli, neden su konseptini seçtiğini söyle anlatıyor: “1972’de İstanbul’u ilk gördüğüm anda beni büyüleyen şey, kentin doğal parçası olan Boğaziçi ve Haliç’ti. Su bu kente ruhunu vermiş.” Bucareli, İstanbul’un fethinde Fatih Sultan Mehmet’in yanında olan tarihçi ve şair Tursun Bey’in de Boğaziçi ve Haliç’i ilk gördüğünde benzer bir hisse kapıldığını düşünüyor. Tursun Bey’in o anda yazdığı dizeler, yaklaşık 500 yıl sonra bugün Bucarelli’ye bu enstalasyon için ilham kaynağı oldu. Bucarelli, Tursun Bey’in dizelerinden esinlenerek enstalasyona ‘Su. Aşkın Gözyaşları Gibi’ ismini verdi.