Antibiyotiklerden önce hayat nasıldı?
24 Kasım 2015
İnsanlığın “antibiyotik kıyametinin” eşiğinde olabileceği söyleniyor.
Bugün ender olan hastalıkların yeniden görüldüğü, cinsel ilişkiyle bulaşan enfeksiyonların insanları öldürebildiği, yüzlerin çok daha sivilceli olduğu bir gelecek mi bekliyor insanlığı?
Bilim insanları her türlü antibiyotiğe dirençli bir bakteri buldular. Bu bakteri, savunma becerilerini diğer mikroplara da aktarabilir.
Ve böylece ilaca direnç dünya çapında yayılabilir; bilinen enfeksiyonlar yeniden tedavi edilemez hale gelebilir.
Antibiyotiklerle ilgili çalışmaya katılan, Cardiff Üniversitesi’nden Prof. Timothy Walsh, BBC’ye yaptığı açıklamada “Artık sorun, küresel düzeyde ilaca direncin olup olmayacağı değil, bunun ne zaman baş göstereceği.” diyor.
Ve bu durumun insanlığı antibiyotiklerin keşfedilmesinden uzun zaman öncelerine götürebileceği belirtiliyor.
Antibiyotiğin keşfinden önce hayat nasıldı?
Günümüzde cinsel ilişki yoluyla bulaşan enfeksiyonlara yolaçan bakteriler, yalnızca basit bir klinik ziyareti ve belli bir süre antibiyotik tedavisi gerektiriyor.
Geçmişteyse bu hastalıklar genellikle tedavi edilemiyor ve ölümcül olabiliyordu. Hastalık kişiyi öldürmeden önce de korkunç bedensel bozulmalara neden olabiliyordu.
Antibiyotikten önce verem hastalığının geleneksel tedavisi de açık ve temiz havaydı.
Asıl olarak akciğerleri hedef alan, ama vücudun diğer bölgelerini de, örneğin salgı bezlerini, kemikleri ve sinir sistemini tahrip eden verem, İngiltere’de kol geziyordu ve mikrop, hapşıran öksüren insanlarla hızla yayılıyordu.
Veremin günümüzde ender bir hastalık haline gelmesi, antibiyotikler sayesinde oldu.
(1936’da Londra’da verem hastaları)
Eskiden bir kağıt kesiği bile öldürürdü. Aslında enfeksiyona yol açan herhangi birşey ölümcül olabiliyordu.
Buna her türlü ameliyat da dahildi.
Ve gelecekte, tıpkı geçmişte olduğu gibi, vücudun iyileşebilmesi için direncini artırmak amacıyla antibiyotik takviyesinin verildiği durumlar daha tehlikeli olacak.
Örneğin kanser tedavisinde, kemoterapi ve radyoterapi.
Ya da organ nakilleri gibi, bağışıklık sisteminin antibiyotiklerle bastırılması gereken durumlarda.
(1921’de ameliyat sonrası enfeksiyonlar önemli riskler taşıyordu)
Antibiyotiklerin keşfinden önce doğum yapmak da, çok daha tehlikeliydi.
1930’lu yıllara dek anne ve bebek ölümleri devam etti. Daha sonra hızla azalmaya başladı.
Gelecek için umut var mı?
Elbette. Zira insan, kararlı ve zeki. İlaç şirketleri yeni antibiyotikler geliştirmeye yöneliyorlar.
Ancak bu, söylendiği kadar kolay bir iş değil. 1980’lerden bu yana yeni bir grup antibiyotik keşfedilebilmiş değil.
Bununla birlikte, bakterilerle savaşmak için başka ilaçlar da olabilir. Bilim insanları böceklerden organik bileşimler oluşturmaya çalışıyor.
Hatta nanoteknoloji ihtimali bile söz konusu olabilir. Yani son derece küçük cihazlar vücuda girerek bakterilerle birer birer mücadeleye girişebilir.
Ve ayrıca çiftçilerle doktorların da, küresel düzeyde yapabilecekleri değişiklikler olabilir.
Avrupa, çiftlik hayvanlarına, büyümelerini artırmak için antibiyotik verilmesini yasakladı. Ama bu uygulama dünyanın başka yerlerinde sürdürülmekte.
Çin’de antibiyotiklere dirençli bakterilerin çıkmasının bir nedeni de bu.
Doktorlar, şeker dağıtır gibi, reçetelere antibiyotik yazmamaları için büyük baskı altındalar.
Önceki yıllarda soğuk algınlığı gibi virüslerle geçen enfeksiyonlarda antibiyotikler bir işe yaramadığı halde, bazı doktorlar hastalara bu ilaçları veriyordu.
Bizler de tutumumuzu değiştirebiliriz. Antibiyotik tedavisine başladığımızda, kendimizi iyi hissetsek de doktorun verdiği tedaviyi tamamlamak gerekiyor.
Bu, bakterinin direnç geliştirmesini engellemekte gerçekten de yararlı.
Gelecekte ilaca dirençli bakterilerin vücudunuza girmesini istemiyorsanız, temel temizlik kurallarına dikkat etmek de şart.
Sık sık el yıkamak gerekli. Özellikle de, yemek hazırlarken.