Hayvana Tecavüz
5 Mayıs 2013
Hayvanların, insanlar tarafından seks amaçlı kullanımları, binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. Bu davranışlar, insanlar tarafından çeşitli nedenlerle kınanmıştır: genellikle dinsel nedenlerle veya ahlaki açıdan ama aynı zamanda basitçe insanların kafasında hayvanlara karşı cinsel ilgi duyan insanlar geldiğinde, tiksindirici bulunmuştur.
Her nedense, günümüz modern zamanında bir çok şey açıkça konuşulabiliyorken, hayvan tecavüzü-tacizi, son kalan tabu olarak yerini almaktadır. İster pedofili (Yetişkin bir bireyin ergenlik öncesi yaştaki çocuklarla cinsel eylemler içine girmesini ifade eder ki bir tür sapkınlıktır.) olsun ister bestiyalite (Hayvan seviciliğinin ötesinde hayvanlarla cinsel ilişkide bulunmayı ifade eder); sağlıklı bir beynin ve sağlıklı bir ruhun kabul etmek istemeyeceği gerçekleri içerir.
Özellikle ülkemizde uzun yıllardır, üzerleri farklı nedenlerle örtülmekte, bu nedenle de, işlenen suçlar, korkunç rakamlara ulaşmıştır. Biri, cinsel ihtiyaç adı altında kanıksatılmaya çalışılmakta diğerinde ise aile içi durumun saklanması gerekliliği inancı ile hasır altı edilmektedir. Toplumumuzun tuhaf adlandırılabilecek iki yüzlü bir namus ve ayıp anlayışı vardır. Başkaları duymadığı ve bilmediği müddetçe, yapılan hiçbir şey ayıp olarak kabul edilmez.
Zaman zaman zoofili (hayvan seviciliği) seviyesinde kalan hayvan seviciliğinin hayvana zarar vermeyeceği inancı, hayvanın cinsel tacizden sonra psikolojik olarak zarar görmeyeceği fikrinin yanlış olduğunu göstermiştir. Hayvan tacizinin kadına ve çocuğa tacizle de bağlantılı olabileceği noktasından hareketle de olmalıdır. Genç hastalarla ilgili yapılan çalışmalarda; psikiyatrik serviste yatan cinsel tacizcilerin, tecavüzcülerin, ki başka çocuklara tecavüz ettikleri ve aynı zamanda genellikle evcil hayvan olmak üzere hayvanlarla da cinsel ilişkide bulundukları gözlemlenmiştir. Hayvana karşı yapılan cinsel tacizin, cinsel saldırı olarak algılanması gerektiğini, 1997 yılında kanıtlamıştır.
Çünkü:
1- İnsan- hayvan cinsel ilişkisi her zaman zorlama ihtiva eder.
2- Bu tür davranışlar sonunda acıya sebebiyet verir bazen de ölüme yol açar.
3- Hayvanlar bizimle iletişime giremeyip bizim anlayabileceğimiz şekilde rızalarını bize bildiremez ve davalarını söyleyemezler. Hayvanla girilen cinsel ilişki, kesinlikle tecavüz olarak addedilir, çünkü çocuk tecavüzünde de olduğu gibi hayvandan izin almak mümkün değildir.
Hayvanlara karşı uygulanan istenmeyen cinsel tavırlar, kadınlara, erkeklere ve çocuklara uygulanan cinsel saldırı olarak görülmelidir. Hayvan tacizi ile kişiler arası şiddet arasında bir bağ olduğu, bilimsel verilere dayalı olarak kabul edilmiştir.
Genel anlamda toplum tarafından, hayvanla cinsel ilişkide bulunan bir erkek, zihinsel olarak rahatsız, sapık, tehlikeli, şiddet ve cinsel saldırıya muktedir kişi olarak addedilir. Hatta biraz daha ileri gidersek, bu hayvan tacizciliğin, çocuk tacizciliğine vardığını da söyleyebiliriz. Hayvan tecavüzü, çocukluk ve ergenlik çağındaki davranış bozukluğunda, psikolojik olarak disfonksiyonun erken işareti olarak tanınır.
Gerçekten de hayvan tecavüzü, akıl bozukluklarında tanı ve istatistiksel el kitabında, bozukluk için belirtilerden biri olarak listelenir.
Şiddet suçu işlemiş hapishane mahkûmları üzerinde yapılan araştırmada, %52’sinin hayvan tecavüzünde bulunduğu rapor edilmiştir.
Mahkûmlar, daha saldırgan ve daha az saldırgan içerikli diye gruplandırıldıklarında: önemli hayvan taciz ve tecavüzlerinin daha saldırgan grupla bağlantılı olduğu gözlemlenmiştir. Yine cinsel katillerin %23’ünde hayvanlarla cinsel ilişki merakı olduğu rapor edilmiştir. Bütün bu istatistiksel verilerden sonra, hala, hayvan taciz ve tecavüzüne sadece “itin-köpeğin davası” olarak bakmak, bu şiddet ve suç potansiyelinin sadece hayvanla sınır kalacağına inanmak, gerçek anlamda bir cehalet ve yanılgı içinde olmaktan başka bir şey değildir. Bir de bu yanılgı içinde bulunanlar yetkili kişiler ise bir adım daha ötesi savcılar ise, durumun vahametini anlatmak için kelimeler yetersiz kalacaktır.
Bugün Avrupa’da ya da Amerika’da, basından da takip ediyorsanız görmüşsünüzdür, hayvana karşı işlenen tecavüz ve şiddet suçları, ağır şekilde cezalandırılmakta, cezalandırılma gerekçesi olarak da, bu eylem potansiyelinin er ya da geç insana yöneleceği gerçeği gösterilmektedir. Ülkemizde; hayvan tecavüzünün, en çirkin haliyle sadece kırsal kesimlerde yaşandığını düşünenler, büyük bir yanılgı içindedirler.
Hayvana tecavüz, büyük şehirlerde de, oldukça yüksek oranda yaşanmaktadır. Kırsal kesimde at ve eşek, büyük şehirlerde ise kedi, köpek, hatta kuş tecavüze uğramaktadır. Tecavüze uğrayan bir hayvanın, erkeklerden korktuğu ve insan gözü içine bakamadığı gözlenmiştir. Tecavüze uğrayan hayvan, hem psikolojik olarak hem de fiziksel olarak büyük acı çeker.
Hele terrier cinsi vb. küçük köpeklere, kedilere, kuşlara yapılan tecavüz, hemen hemen her zaman, ÖLÜMLE SON BULUR.
Hayvana, çocuğa, kadına… Hangi canlıya olursa olsun, tecavüze eylemi en yalın tanımı ile SAPIKLIKTIR. Ve sapıklığın, yaşla, eğitimle, ekonomik durumla, kariyerle, statü ile hiç bir ilgisi yoktur. Bugün, hayvan tecavüzünün, en yetkili ağızların bile çekinmeden ağza aldığı şekliyle “cinsel ihtiyaç” olarak kabul görmesi, tamamen ilkellik ve cehalettir.
Cinsel ihtiyaç olarak algılanan bu fiilleri gerçekleştirenlerin, hemen hemen yarıya yakın kısmını evli ve eğitimli erkeklerin oluşturduğunu söylesem, sanırım herkes için ilgi çekici bir saptama olacaktır.Ülkemizde hayvan tecavüzlerinin, bu kadar kanıksanmış olması, gerçekten utanç vericidir. Halbuki, hayvan tecavüzünün altında yatan gerçek: Ülkemizin, çocuk pornosunda, dünya sıralamasında ilk beş içinde yer aldığıdır.
Aynı toplumda yaşayıp, aynı havayı soluduğumuz esasında aynı ortamda olmayı kesinlikle arzu etmediğimiz bu insanlar, ister hayvan, ister kadın, ister çocuk olsun, hangisine tecavüz ediyorsa etsin, önce Devlet tarafından en ağır şekilde cezalandırılmalı, sonra toplum tarafından dışlanmalıdır. Yapılan araştırmada, bu insanların;
1- Kontrol düşkünü oldukları,
2- Toplumdaki eksiklikleri için hayata karşı intikam alma duygusu taşıdıkları,
3- Gelişmemiş yargılarını tatmin etme arzusu ile davrandıkları,
4- Saldırganlık eğilimi taşıdıkları,
5- Güç gösterme arzusu ve belirli olmayan sadizm gibi tehlikeli dürtülerle hareket ettikleri saptanmıştır.
Yukarıda belirttiğim bilimsel veriler ışığında; Hayvana fiziksel ya da cinsel şiddet uygulayan bu insanların, aslında toplum için kesinlikle birer tehdit oluşturduğu çok açıktır. Bu nedenle, bizim ülkemizde de, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun bir an önce kabahatler kanunu kapsamından çıkarılarak ceza kanunu kapsamına alınması gerekmektedir. Bu hususun öneminin, yetkililer tarafından da kavranabilmesi için toplumsal bilincin yükselmesi gerekmektedir. Hayvanları Koruma Kanununun Ceza kanunu kapsamına alınması gerekliliği, toplumun kendi güvenliği açısında da şart olmuştur.
İSTANBUL BAROSU
HAYVAN HAKLARI KOMİSYONU
Bşk. Yrd.
Av. DENİZ TAVŞANCIL KALAFATOĞLU
Fotoğraf: Behicenur Ander