Haliç’teki balıklara Serdar Ortaç
29 Ocak 2014
Konu başlığına şaşırmayın, zira okudukça daha da şaşırtacak başka bir hikaye var bu yazıda…
Al Jazeera Türk’te ‘bir hırsızla röportaj’ yer alıyor. Hırsızın anlattığı en ilginç hikayelerden biri de ‘Serdar Ortaç’ ı ilgilendiriyor…
Site olarak Serdar Ortaç’ tan ziyade odağımız -bilindiği üzere- İstanbul… Konu İstanbul’ un can damarlarından Haliç olunca, gözlerimiz on dört tane oluyor ki fıldır fıldır habere odaklanıyor; habere göre, hırsızın çaldığı parçalar içinde bir dizüstü bilgisayar da varmış, Serdar Ortaç’ a ait.
Bilenler bilir, Ortaç, çalınan bilgisayarının ardından ‘Çalanlar lütfen geri getirsin, içinde bestelerim var, para vereceğim getirirlerse’ diyordu. ‘E kaz gelecek yerden tavuk esirgenir mi? ‘ diye söylerken bu sefer de aklıma Ortaç’ ın bir röportajı geliyor. Kendisine yöneltilen ‘Bu kadar şarkıyı nasıl yapıyorsunuz, nerden ilham alıyorsunuz? ‘ sorusuna cevaben ‘Şu Boğaz Köprüsü’ ne bakıp da hislenmeyen, yazamayan insan öküzdür’ demişti. (cümlenin tam olarak aynısı olmasa bile, ifade budur) Daha kısa bir süre öncesinde de Şişli’deki Serdar Ortaç Parkı‘ yla ilgili bir çalışma yayınlamıştınız hatırlarsınız… Neresinden tutsak İstanbul akıyor Serdar Ortaç’la ilgili haberlerden, Serdar Ortaç’ı kaleme almayalım da ne yapalım şimdi?
Hırsız, röportajda tam olarak şöyle söylüyor; “Bir keresinde iyi mal kaldırdım. Malların arasında bir tane laptop vardı. Sonra öğrendik ki Serdar Ortaç’ınmış. Gazetelere çıkıyor, televizyonlara çıkıyor bilgisayarda bestelerim var geri getirin para vereyim diyor. Şimdi ben bunun olduğunu öğrendim ya o nasıl Ahmet abimize (Kaya) çatal kaşık fırlatmışsa lavuk, ben de fırlatıp attım Haliç ’e, balıklar nasiplensin.”
Hırsızlığa uğrayan sadece canımız ciğerimiz ya da fakir bir kimse olunca vah edecek, zengin biri olunca ‘Aman canım malından ne eksilir ki, onda para çok’ diyecek ya da sevmediğimiz biri olunca ‘Oh olsun, beter olsun’ diyecek kadar şuurumuzu yitirmemek lazım… Hırsızlığın hangi türlüsü iyi?! O yüzden ‘aferin’ diyemeyeceğiz hırsıza… O bilgisayarda önümüzdeki 200 yıl yetecek kadar şarkı ve beste olduğunu düşünürsek, Ortaç hayranlarına ‘geçmiş olsun’ diyecek kadar kibar olamayabiliriz sadece, hepsi bu…
Bir de asıl kafamızı yoran ‘Haliç’teki balıklar nasiplensin’ demiş ya hırsız, Haliç’te balık kalmış mıdır pek emin değiliz, en son Bedrettin Dalan gözleri gibi masmavi yapacaktı Haliç’i… O yüzden balıkları dert edinmek yerine denize birşeyler fırlatılmaması yönünde fikir verse belki daha iyi olurdu, denizden koltuk takımı çıkarılan bir ülkedeyiz zira… Ayrıca Haliç’te balık varsa, bayram etmezler herhalde, o şarkılar denizin altında ancak bir isyana sebebiyet verebilir…
Haliç’teki balıkların kafalarında deli sorular… Zaten uzmanlar da ‘Her balığı yemeyin, artık denizler pek kirli, balıklar hep ağır metaller; kurşun, civa içeriyor diyordu değil mi…
Görseldeki illustrasyon: Duygu Serin