Bu filmde anlatılanlar tamamen gerçektir
15 Ocak 2014
Yeşilçam…
Unutulmaz aşkları, dostlukları, dersleri ve insanları dahil etti hayatlarımıza. Minnettarız! Her zaman, “ne varsa eskilerde var” düşüncesi akıllara gelse Yeşilçam mutlaka kendine yer bulur. Peki ya, bu devasa sürecin parçaları, oyuncular? Ne kadar tanıyor, başlarından geçenleri, onların olaylara bakış açılarını ne kadar biliyoruz? Ya da biliyor muyuz? İşte sorun tam da burada başlıyor.
Türk filmlerinin bazen mahallenin ileri geleni, bazen köyün sütçüsü, ama her zaman tonton dedesi. Onu bu sıfatlarıyla, filmlerde hayat verdiği karakterle çok iyi biliyoruz. Hepinizin gözleri önüne geldi o sahneler şu anda, farkındayız. Gözümüzden kaçan nokta ise onun Nubar Terziyan olduğu ve yaşadıkları. Yeşilçam karakterleri içerisinde gördüğümüzden farklı olmayan, aynı onlar gibi sevimli, konuşkan ve sıcakkanlı bu insanın bir Ermeni oluşu, tüm kelimelerin aynı anda hem yok olmasına hem çoğalmasına sebep oluyor. Zaten bütün mesele de bu karmaşanın ta kendisi.
Türkiye sınırları içerisindeki tüm Ermeni insanların yaşadığı gibi o da yaşadı bazı şeyleri. Çünkü, onun da insanlığından önce Ermeni oluşu dikkatleri çekti. Akılda en çok kalanı da Ayhan Işık için verdiği ilan. Ayhan Işık’ın “Nubar Babası”, oğlu gibi gördüğü ve sevdiği Işık’ın vefatının yaşattığı hüzünle bir ilan yayınladı, olanlar oldu. Işık Ailesi tarafından “hakaret” olarak algılanan ve bu şekilde lanse edilen bu olayın temelinde yatan ise; “Işıyan” soyadı. “Işıyan” Ayhan Işık’ın asıl soyadıdır ve bundan ötürü Terziyan’ın ilanını vermesi gündeme “akraba” olduklarını düşüncesini getirdi. Çünkü Nubar Terziyan, Ayhan Işık’ı Ermeni sanıyordu. Bu durum da Işık ya da Işıyan Ailesi’nin nezdinde “hakaret” olarak tarihe geçti.
Yaşanan bu kısa ama vurucu olaydan çıkan sonuç da bir insanın Ermeni olmasının hastalık ya da insanlıktan nasip almamış bir algı olmasıdır. Halbuki Yavuz Turgul’un filmine bakacak olursak bu insan, cemaatin azlığı merhuma saygısızlık olmasın diye Müslümanlarla saf tutan bir insan. Böyle bir insan. İnsan yani.
O insanın bakış açısına, başına gelenlere gelince…
6-7 Eylül deyince herkesin aklına aynı şey geldi: Azınlıklar ve o telaşlı gece! Başta Rumlar olmak üzere ne kadar azınlık varsa hepsini yağmalayan, tahrip eden ve tarihe “mozaik çatladı” olarak düşen 6-7 Eylül Olayları’na Nubar Terziyan penceresinden bakalım bir de. Terziyan, Osmanbey’deki evinde fırtına öncesi sessizlikte gazete keyfi yaparken eşinin uyardığı ancak -ilk başta- aldırış etmediği çığlıklara kulak kesilir. Zoraki gazetesini bırakan Nubar Baba, dışarıdan “bayrak asın” seslerini duymasıyla harekete geçer ve penceresinden hemen bir bayrak sallandırır. Çünkü bayrak asmayanların kepenkleri ve camları kırılacak, öyle diyor çığlıklar. Apartman kapıcısının büyük bir bayrak asmasını fark eden Terziyan, kendi penceresindeki bayrağı kırtasiyeci dostuna götürür. Onu da kurtarır. Şimdi kurtarılması gereken Balıkpazarı’nda oturan kız kardeşidir. Evden çıkar bu düşünceden hareketle. Her şey başlatan bu düşünce oldu. Taksim’e yürüyen kalabalığın arasına karışan Nubar Terziyan, kilisenin yakılacağını duyunca önlemek için çabalar. Bir anda çekilen kalabalığın eseri olan gaz tenekelerinin başında kalan aktör, herhalde hiçbir filminde böyle bir sahne yaşamamıştır. Çünkü tam rahatlamışken her şey karışmıştır. Sopalar ve bezlerle üzerine gelen insanlara(!) karşı mücadeleye devam etse gaz etrafa yayılmıştır. Tam sopalardan biri kafasına inecekken, bir ses duyulur: Etraflarını sarın! Polisin bu uyarısıyla Terziyan’ın da içinde bulunduğu kalabalık tutuklanır. Karakola sığmayan kalabalık karanlık bir odaya alınır. Sonrasında hepsi, sırayla yukarıya alınır, yolda ayaklarına takılan çeşit çeşit eşya ile…
Ağa Camii’nden tramvaya binip Emniyet Müdürlüğü’ndeki nezarethaneye konulmalarının sonrasında Selimiye Kışlası’na götürülmeleri için arabalı vapura alındılar. Bir ara denize atlayıp karanlık sularda gözden kaybolmayı düşünse de vazgeçer. Vapurun ön tarafında çıkan kargaşayla ilgilenen jandarmanın boşluğunu fırsat bilen Terziyan, soluğu makine dairesinde alır. Burada saklanan ve çıkma vakti geldiğinde gemiciyle karşılaşan Nubar Baba’nın hayatı sinema sayesinde kurtulur. Gemici “Seni tanıdım, gemide film çevirdiğini bilmiyordum” deyince Terziyan yaşadıklarını anlatır. Onu koruyan gemici, makine dairesindeki sohbetini vapur boşaltılırken de devam ettirir. Nubar Terziyan kurtulmuştur artık.
Terziyan tüm bunları, sanki eski bir ahbabıyla geçmişi yad eder gibi keyifli bir sohbet içerisinde isim vermeden anlatıyor. Filmlerdeki karakterine öğrettiği midir, onlardan öğrendiği midir bilinmez sessiz sakin bir tavır içerisinde yaşadığı duruma karşı tutumu anlayabilene büyük bir direniştir. Çünkü tüm filmlerinin jeneriklerinde adı “Nubar Terziyan”dır.