Hayvanların barınak dramı
13 Aralık 2013
İstanbul’un dondurucu soğuğunda rutin hayatımızı sürdürmeye çalışırken, aklımızın bir köşesinde de sokak hayvanları var kuşkusuz. Bu karda kışta ne yerler, nerede uyurlar?.. Bireysel olarak elimizden geleni yapıyor, yemek, su ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz ama, çözüm için daha fazlası gerek. Daha önce haberini yaptığımız hayvan barınakları bunun için daha kalıcı bir çözüm olabilirdi, ama biraz yakından bakıldığında pek öyle görünmüyor. Yıllardır gönüllü olarak hayvanların yardımına koşan Sibel Molu ile İstanbul’daki hayvan barınaklarını konuştuk.
Hayvansever bir gönüllü olarak neler yaptığınızdan biraz bahseder misiniz Sibel Hanım?
Besleme gönüllüsü olarak; ormanlara, arazilere sahipleri tarafından, belediyeler tarafından ve ne yazık ki hayvansever diye geçinenler tarafından atılan hayvanları yaşatma çabam vardır. İmkanlarım dahilinde mama alıp, yemek toplayıp yaz kış demeden haftanın 6 günü onları beslemeye giderim… Oralarda uyuzlusu, kırıklısı, bebeği, hastası, hepsi mevcuttur… Bunca sene bu kadar hayvanla uğraşınca basit tedavileri kendiniz yapmaya başlıyorsunuz ne yazık ki, ben hayvansever olarak asla barınağa hayvan sokmam. Misyonum barınaktan hayvan çıkarmaktır,sokmak değil o yüzden basit tedavileri, aşıları, uyuz iğnelerini kendim yapmayı öğrendim… Büyük olaylarda ise yine imkanlarım ölçüsünde kliniğe alırım, orada yapılır her şeyleri.
Bir de rehabilitasyon merkezinde gönüllü olarak çalışıyorum. Buralarda hayvanların kalma süresi kısıtlıdır. Süresi biten evden atılmış hayvanlara yuva bulabilmek için pansiyon sponsoru, geçici yuva veya ilan açıp kalıcı yuva bulmaya çalışırım… Rehabilitasyon Merkezi’ne gelen kırıklılara klinik sponsoru bulmaya çalışırım, bulamazsam kendim çıkarmaya çalışırım. Ama Rehabilitasyon Merkezi gönüllüsü olarak asıl yapılması gereken şey, gelen hayvanlara evden atılmışlara yuva bulmaktır…
Hayvan barınaklarındaki durum nedir? Barınaklar yeterli mi? Ne gibi sıkıntılar yaşanıyor?
Barınaklar yeterli değil ve ülkemizde yeterli olamaz zaten, çünkü barınağın asıl amacı dışarıda kendini kurtaramayacak, yaşayamayacak hayvanlara hizmet vermektir. Bunlar yaşlı, sakat, yavru vb hayvanlar olmalıdır… Ama ülkemizde barınağa hayvan sokmak nedense insanımıza iyi geliyor, gönlü ferah oluyor. Durum böyle olunca da barınaklar dolup taşıyor…
Her koğuşta 20 hayvanın olduğu barınaklar iyi olamaz. Güçlüsü yer, zayıfı yiyemez. Her gün ölü çıkar… Barınaklar hapishane gibidir… Yasanın emrettiği şekilde, alınan hayvan rehabilite edilip yerine bırakılmalıdır. Yaşayacaksa özgür yaşamalı, ölecekse de özgür ölmelidir… Ben barınak gönüllüsü de oldum Turgay Bey ve inanın barınakta 10 sene yaşayana kadar (sağlıklı bir hayvandan bahsediyorum) sokakta 1 ay yaşasın; benim şahsi görüşüm budur…
Belediyelerin hayvanlara yönelik uygulamaları yeterli mi? Daha fazla ne yapılabilir?
Belediyeler aldıkları sağlıklı hayvanları rehabilite edip yerlerine bırakmalıdır, ormanlara değil. Ne yazık ki ülkemizde çözümü gözden ırak yerlere atmakta bulmuştur belediyeler… Her yerde sevmeyen kadar seven de var. O yüzden yasanın emrettiğinin yapılması, rehabilite edilip aldıkları yerlere bırakılmaları gerek. Olması gereken budur…
Şu unutulmamalı ki bazı insanlar için onları görmek terapi etkisi yapıyor.O günün sıkıntısını,yorgunluğunu unutuyor insanlar onlarla.Keşke herkes bunu anlayabilse ama ben bunun Allah vergisi olduğuna ve herkese nasip edilmediğine inanıyorum.
bana beyaz bir yavru köpek getirebilirmisiniz lütfen